Adequate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Adequate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Adequate

Adequate kelimesi “yeterli” anlamına gelir. Bir şeyin ihtiyaçları veya gereksinimleri için yeterli olduğunu ifade eder.

Örnek Cümleler:

1. The hotel room was adequate for our needs. (Otel odası ihtiyaçlarımız için yeterliydi.)
2. She didn’t have adequate time to prepare for the exam. (Sınav için hazırlık yapmak için yeterli zamanı yoktu.)
3. The company provided adequate training for new employees. (Şirket yeni çalışanlar için yeterli eğitim sağladı.)
4. The dress code requires adequate attire for the event. (Dress kod etkinlik için yeterli kıyafet gerektirir.)
5. He felt that his salary was not adequate for the work he was doing. (Yaptığı iş için maaşının yeterli olmadığını hissetti.)
6. The car’s safety features were not considered adequate. (Arabanın güvenlik özellikleri yeterli olarak değerlendirilmedi.)
7. We need to ensure adequate funding for the project. (Projemiz için yeterli finansmanı sağlamamız gerekiyor.)
8. The hotel provided adequate amenities for its guests. (Otel misafirleri için yeterli olanaklar sağladı.)
9. The equipment wasn’t adequate for the task at hand. (Ekipman eldeki görev için yeterli değildi.)
10. Adequate hydration is important for physical performance. (Fiziksel performans için yeterli hidrasyon önemlidir.)
11. The government has not provided adequate support for the arts. (Hükümet sanat için yeterli desteği sağlamadı.)
12. The building’s security measures were not adequate. (Binanın güvenlik önlemleri yeterli değildi.)
13. The restaurant did not have adequate seating for all of its customers. (Restoranın tüm müşterileri için yeterli oturma yeri yoktu.)
14. The patient’s condition was not considered adequate for surgery. (Hasta durumu ameliyat için yeterli olarak değerlendirilmedi.)
15. Adequate sleep is essential for good health. (İyi sağlık için yeterli uyku önemlidir.)
16. The proposal lacked adequate detail for evaluation. (Değerlendirme için yeterli ayrıntıları içermeyen teklif.)
17. The company’s customer service was not considered adequate. (Şirketin müşteri hizmetleri yeterli olarak değerlendirilmedi.)
18. Adequate ventilation is necessary for a safe work environment. (Güvenli bir çalışma ortamı için yeterli havalandırma gerekir.)
19. The hotel’s location was not adequate for our needs. (Otelin konumu ihtiyaçlarımız için yeterli değildi.)
20. The student’s essay did not meet the adequate requirements for the assignment. (Öğrencinin denemesi görev için yeterli gereksinimleri karşılamadı.)

Devam Et

Devam et kelimesi, bir faaliyete, olaya veya duruma devam etmek anlamına gelir. Sürdürmek, ilerlemek, devam etmek gibi anlamları vardır.

Örnek Cümleler:

1. Let’s devam et our conversation from where we left off yesterday. (Dünkü konuşmamızı nerede bıraktıysak oradan devam edelim.)
2. Despite the challenges, we need to devam et with our project. (Zorluklara rağmen projemize devam etmemiz gerekiyor.)
3. The band decided to devam et playing even though it was raining. (Yağmur yağmasına rağmen grup çalmaya devam etmeye karar verdi.)
4. She asked the doctor if it was safe to devam et exercising during her pregnancy. (Hamileliği sırasında egzersize devam etmenin güvenli olup olmadığını doktora sordu.)
5. The movie was so interesting that I couldn’t wait to devam et watching it. (Film o kadar ilginçti ki izlemeye devam etmek için sabırsızlanıyordum.)
6. The company decided to devam et with their plan despite the negative feedback. (Olumsuz geri bildirimlere rağmen şirket planlarına devam etmeye karar verdi.)
7. She told her children to devam et playing quietly so she could finish her work. (Çocuklarına sessizce oynamalarını söyleyerek işini bitirebilmesi için devam etmelerini söyledi.)
8. He was able to devam et running even after his shoe came untied. (Ayakkabısı çözülmesine rağmen koşmaya devam edebildi.)
9. The teacher encouraged her students to devam et practicing their language skills. (Öğretmen öğrencilerini dil becerilerini pratik yapmaya devam etmeye teşvik etti.)
10. The construction workers had to devam et working late into the night to finish the project on time. (Proje zamanında bitirmek için inşaat işçileri gece geç saatlere kadar çalışmaya devam etmek zorunda kaldılar.)
11. The athlete was determined to devam et training even though she was injured. (Sakatlanmasına rağmen sporcu antrenman yapmaya devam etmek için kararlıydı.)
12. The storm didn’t stop the children from devam et playing outside. (Fırtına çocukların dışarıda oynamasını engellemedi.)
13. The company decided to devam et investing in research and development to stay competitive. (Şirket rekabetçi kalmak için araştırma ve geliştirmeye yatırım yapmaya devam etmeye karar verdi.)
14. She reminded herself to devam et breathing deeply to calm her nerves. (Sakinleşmek için derin nefes almaya devam etmesi gerektiğini hatırladı.)
15. The coach told the team to devam et working hard even though they lost the last game. (Son maçlarını kaybetmelerine rağmen koçu takımın