Acrimoniousness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Acrimoniousness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Acrimoniousness:

Acrimoniousness, kötü niyetli, kırıcı, incitici ve düşmanca tavırlar içeren durumlarda kullanılan bir sıfat olarak tanımlanabilir.

  1. His acrimonious words wounded her deeply.
    Çok incitici sözleri, onu derinden yaraladı.
  2. The meeting turned into an acrimonious argument.
    Toplantı, kırıcı bir tartışmaya dönüştü.
  3. The couple’s divorce was a very acrimonious affair.
    Çiftin boşanması çok düşmanca bir durumdu.
  4. The politician’s acrimonious attack on his opponent backfired.
    Politikacının rakibine karşı kırıcı saldırısı ters tepti.
  5. The acrimonious tone of his voice was unmistakable.
    Ses tonundaki düşmanca tavır kesinlikle fark edilirdi.
  6. The acrimonious breakup of their friendship was a shock to everyone.
    Arkadaşlıklarının düşmanca şekilde sona ermesi herkesi şok etti.
  7. The acrimonious debate between the two candidates got heated quickly.
    İki aday arasındaki kırıcı tartışma hızla kızıştı.
  8. His acrimonious behavior towards his colleagues made the office environment very tense.
    İş arkadaşlarına karşı kırıcı davranışları ofis ortamını çok gergin hale getirdi.
  9. The acrimonious divorce settlement took months to finalize.
    Boşanma anlaşması düşmanca bir şekilde tamamlanması aylar aldı.
  10. Her acrimonious remarks made everyone uncomfortable.
    Onun kırıcı sözleri herkesi rahatsız etti.
  11. The acrimonious relationship between the two neighbors was well-known in the community.
    İki komşu arasındaki düşmanca ilişki toplumda iyi bilinirdi.
  12. The acrimonious lawsuit lasted for years.
    Düşmanca bir dava yıllarca sürdü.
  13. The acrimonious split between the band members shocked their fans.
    Grup üyeleri arasındaki düşmanca ayrılık hayranlarını şok etti.
  14. Her acrimonious criticism of his work was unwarranted.
    Onun çalışması hakkındaki kırıcı eleştirisi haksızdı.
  15. The acrimonious atmosphere in the classroom made it difficult for students to learn.
    Sınıftaki düşmanca hava, öğrencilerin öğrenmesini zorlaştırdı.
  16. The acrimonious exchange of insults between the two men was disgraceful.
    İki adam arasındaki kırıcı hakaret değişimi utanç vericiydi
  1. The acrimonious split of the business partners led to the downfall of their company.
    İş ortaklarının düşmanca ayrılığı, şirketlerinin çöküşüne neden oldu.
  2. The acrimonious relationship between the boss and his employees created a toxic work environment.
    Patron ile çalışanları arasındaki düşmanca ilişki, toksik bir iş ortamı yarattı.
  3. The acrimonious dispute over the inheritance tore the family apart.
    Miras üzerindeki düşmanca anlaşmazlık aileyi parçaladı.
  4. His acrimonious attitude towards criticism made it difficult for him to improve.
    Eleştiriye karşı kırıcı tavrı, kendisini geliştirmesini zorlaştırdı.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.