Acrimoniousness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Acrimoniousness:
Acrimoniousness, kötü niyetli, kırıcı, incitici ve düşmanca tavırlar içeren durumlarda kullanılan bir sıfat olarak tanımlanabilir.
- His acrimonious words wounded her deeply.
Çok incitici sözleri, onu derinden yaraladı. - The meeting turned into an acrimonious argument.
Toplantı, kırıcı bir tartışmaya dönüştü. - The couple’s divorce was a very acrimonious affair.
Çiftin boşanması çok düşmanca bir durumdu. - The politician’s acrimonious attack on his opponent backfired.
Politikacının rakibine karşı kırıcı saldırısı ters tepti. - The acrimonious tone of his voice was unmistakable.
Ses tonundaki düşmanca tavır kesinlikle fark edilirdi. - The acrimonious breakup of their friendship was a shock to everyone.
Arkadaşlıklarının düşmanca şekilde sona ermesi herkesi şok etti. - The acrimonious debate between the two candidates got heated quickly.
İki aday arasındaki kırıcı tartışma hızla kızıştı. - His acrimonious behavior towards his colleagues made the office environment very tense.
İş arkadaşlarına karşı kırıcı davranışları ofis ortamını çok gergin hale getirdi. - The acrimonious divorce settlement took months to finalize.
Boşanma anlaşması düşmanca bir şekilde tamamlanması aylar aldı. - Her acrimonious remarks made everyone uncomfortable.
Onun kırıcı sözleri herkesi rahatsız etti. - The acrimonious relationship between the two neighbors was well-known in the community.
İki komşu arasındaki düşmanca ilişki toplumda iyi bilinirdi. - The acrimonious lawsuit lasted for years.
Düşmanca bir dava yıllarca sürdü. - The acrimonious split between the band members shocked their fans.
Grup üyeleri arasındaki düşmanca ayrılık hayranlarını şok etti. - Her acrimonious criticism of his work was unwarranted.
Onun çalışması hakkındaki kırıcı eleştirisi haksızdı. - The acrimonious atmosphere in the classroom made it difficult for students to learn.
Sınıftaki düşmanca hava, öğrencilerin öğrenmesini zorlaştırdı. - The acrimonious exchange of insults between the two men was disgraceful.
İki adam arasındaki kırıcı hakaret değişimi utanç vericiydi
- The acrimonious split of the business partners led to the downfall of their company.
İş ortaklarının düşmanca ayrılığı, şirketlerinin çöküşüne neden oldu. - The acrimonious relationship between the boss and his employees created a toxic work environment.
Patron ile çalışanları arasındaki düşmanca ilişki, toksik bir iş ortamı yarattı. - The acrimonious dispute over the inheritance tore the family apart.
Miras üzerindeki düşmanca anlaşmazlık aileyi parçaladı. - His acrimonious attitude towards criticism made it difficult for him to improve.
Eleştiriye karşı kırıcı tavrı, kendisini geliştirmesini zorlaştırdı.
Hemen Yorum Yaz