Acclimation İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Acclimation İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Acclimation

Acclimation, bir organizmanın, çevresel değişikliklere uyum sağlaması için fizyolojik olarak değişmesidir.

1. During the hike, the climbers acclimated to the high altitude. (Yürüyüş sırasında tırmanıcılar yüksek rakıma uyum sağladılar.)
2. The fish had to go through a period of acclimation before being released into the wild. (Balıklar, doğaya salınmadan önce bir uyum sürecinden geçmek zorunda kaldılar.)
3. Acclimation to the new job took some time, but eventually, I got used to it. (Yeni işe uyum sağlamak biraz zaman aldı ama sonunda alıştım.)
4. Acclimation to the cold water was difficult for the swim team. (Yüzme takımı için soğuk suya uyum sağlamak zordu.)
5. Plants need time to acclimate to different levels of sunlight. (Bitkilerin farklı güneş ışığı seviyelerine uyum sağlamak için zamanlarına ihtiyaçları vardır.)
6. The hiker’s body slowly acclimated to the high altitude. (Dağcının vücudu yavaşça yüksek rakıma uyum sağladı.)
7. Acclimation to the new diet was a challenge, but it paid off in the end. (Yeni diyetle uyum sağlamak zorlu bir süreçti, ama sonunda değdi.)
8. The animals had to acclimate to the changes in their habitat. (Hayvanlar yaşam alanlarındaki değişikliklere uyum sağlamak zorunda kaldılar.)
9. Acclimation to the noise of the city was difficult for the country boy. (Kent gürültüsüne uyum sağlamak, kırsal kesim çocuğu için zordu.)
10. The athlete spent several weeks acclimating to the high altitude before the competition. (Sporcu, yarışmadan önce yüksek rakıma uyum sağlamak için birkaç hafta harcadı.)
11. Acclimation to the new time zone can take a few days. (Yeni saat dilimine uyum sağlamak birkaç gün sürebilir.)
12. The new employees went through a period of acclimation before starting their work. (Yeni çalışanlar işe başlamadan önce uyum sürecinden geçtiler.)
13. The bird needed time to acclimate to its new surroundings. (Kuş, yeni çevresine uyum sağlamak için zamanına ihtiyacı vardı.)
14. Acclimation to the high humidity was challenging for the tourist. (Yüksek nem şartlarına uyum sağlamak, turist için zordu.)
15. The astronaut had to acclimate to the zero-gravity environment before starting the mission. (Astronot, göreve baş

lamadan önce sıfır yerçekimi ortamına uyum sağlamak zorundaydı.)
16. Acclimation to the high altitude required the climbers to take breaks and drink lots of water. (Yüksek rakıma uyum sağlamak, tırmanıcıların ara verip bol su içmelerini gerektirdi.)

17. The plants had to acclimate to the dry soil before they could grow properly. (Bitkiler, doğru şekilde büyüyebilmeleri için kuru toprağa uyum sağlamak zorunda kaldılar.)
18. Acclimation to the new medication caused some side effects, but they eventually went away. (Yeni ilaca uyum sağlamak bazı yan etkilere neden oldu, ama sonunda geçtiler.)
19. The soldier went through a period of acclimation to the hot climate before being deployed. (Asker, görevlendirilmeden önce sıcak iklime uyum sağlamak için bir uyum sürecinden geçti.)
20. Acclimation to the loud music at the concert took some time, but it was worth it. (Konserdeki yüksek müzik sesine uyum sağlamak biraz zaman aldı, ama buna değdi.)