İntractable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İntractable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Intractable

İntractable, Türkçe’de “çözümsüz, başa çıkılamaz” anlamına gelir. Bu kelime, çözümü zor veya imkansız olan bir sorun veya durum anlatmak için kullanılır.

Örnek cümleler:

  1. The conflict between the two countries has become intractable. (İki ülke arasındaki çatışma çözümsüz hale geldi.)
  2. The disease has proven to be intractable to treatment. (Hastalık tedaviye başa çıkılamaz bir halde olduğunu kanıtladı.)
  3. The problem of poverty is an intractable one. (Yoksulluk sorunu çözümsüz bir sorundur.)
  4. His stubbornness made the situation intractable. (Onun inatçılığı durumu çözümsüz hale getirdi.)
  5. The complexity of the project made it intractable. (Projenin karmaşıklığı onu çözümsüz hale getirdi.)
  6. The patient’s condition is intractable and requires specialized treatment. (Hastanın durumu çözümsüz ve özel bir tedavi gerektiriyor.)
  7. The issue of climate change is an intractable problem that requires global cooperation. (İklim değişikliği sorunu, küresel işbirliği gerektiren çözümsüz bir problemdir.)
  8. The intractable nature of the conflict made negotiations impossible. (Çatışmanın çözümsüz doğası müzakereleri imkansız hale getirdi.)
  9. The intractability of the problem has frustrated many attempts to solve it. (Sorunun çözümsüzlüğü, çözmek için yapılan birçok girişimi engelledi.)
  10. The intractable behavior of the child made it difficult for the teacher to control the classroom. (Çocuğun çözümsüz davranışları öğretmenin sınıfı kontrol etmesini zorlaştırdı.)
  11. The intractable conflict between the two political parties has led to a government shutdown. (İki siyasi partinin arasındaki çözümsüz çatışma hükümetin kapanmasına neden oldu.)
  12. The intractable terrain made it difficult for the rescue team to reach the stranded hikers. (Çözümsüz arazi, kurtarma ekibinin mahsur kalan yürüyüşçülere ulaşmasını zorlaştırdı.)
  13. The intractable problem of drug addiction requires a multifaceted approach to treatment. (Uyuşturucu bağımlılığı sorunu

çözümsüz olduğundan, tedavide çok yönlü bir yaklaşım gerektirir.)
14. The intractability of the issue has caused widespread frustration among the public. (Sorunun çözümsüzlüğü, halk arasında yaygın bir hayal kırıklığına neden oldu.)

  1. The intractable disagreement between the two business partners led to the dissolution of their company. (İki iş ortağı arasındaki çözümsüz anlaşmazlık, şirketlerinin feshine neden oldu.)
  2. The intractable nature of the problem requires innovative solutions. (Sorunun çözümsüz doğası, yenilikçi çözümler gerektirir.)
  3. The intractable conflict between the two tribes has led to the displacement of thousands of people. (İki kabile arasındaki çözümsüz çatışma binlerce kişinin yerinden edilmesine neden oldu.)
  4. The intractable problem of homelessness requires a long-term, sustainable solution. (Evetsizlik sorunu, uzun vadeli, sürdürülebilir bir çözüm gerektirir.)
  5. The intractable debate over gun control continues to divide the country. (Silah kontrolü konusundaki çözümsüz tartışma, ülkeyi bölmeye devam ediyor.)
  6. The intractable complexity of the legal system can be overwhelming for ordinary citizens. (Hukuk sisteminin çözümsüz karmaşıklığı, sıradan vatandaşlar için ezici olabilir.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.