İnadequacy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Inadequacy (Yetersizlik)
İnadequacy kelimesi bir şeyin yeterli olmaması ya da gereksinimleri karşılayamaması anlamına gelir.
-
Despite his experience, his inadequacy was evident in the project.
(O deneyimine rağmen, projede yetersizliği belirginleşti.) -
Her teacher’s remarks only served to increase her feelings of inadequacy.
(Öğretmeninin yorumları, yetersizlik duygusunu arttırmaktan başka bir işe yaramadı.) -
He felt a sense of inadequacy when he compared his work to his colleague’s.
(İşini meslektaşınınkine kıyasladığında, yetersizlik hissi duydu.) -
The team’s inadequacy in defense cost them the game.
(Takımın savunmadaki yetersizliği, onlara maçı kaybettirdi.) -
The company’s inadequacy in providing proper training to its employees was evident.
(Şirketin çalışanlarına uygun eğitim sağlama konusundaki yetersizliği açıktı.) -
She blamed her inadequacy for not being able to meet the project’s deadline.
(O, proje teslim tarihini kaçıramadığı için yetersizliğini suçladı.) -
The inadequacy of the emergency services was highlighted during the disaster.
(İtfaiye, polis gibi acil servislerin yetersizliği felaket sırasında vurgulandı.) -
His inadequacy in math was a major hindrance to his academic success.
(Matematikteki yetersizliği, akademik başarısını engelleyen büyük bir sorundu.) -
The company’s inadequacy to adapt to changing market conditions caused its downfall.
(Şirketin değişen piyasa koşullarına uyum sağlamadaki yetersizliği, çöküşüne neden oldu.) -
His sense of inadequacy prevented him from pursuing his dreams.
(Yetersizlik hissi, hayallerini takip etmesine engel oldu.) -
The inadequacy of the equipment made it difficult to complete the task.
(Ekipmanın yetersizliği, görevi tamamlamayı zorlaştırdı.) -
The company’s inadequacy in addressing customer complaints led to a loss of business.
(Şirketin müşteri şikayetlerine yanıt vermedeki yetersizliği, iş kaybına neden oldu.) -
Her feeling of inadequacy was compounded by her fear of failure.
(Yetersizlik hissi, başarısızlık korkusuyla birleşerek daha da arttı.) -
The inadequacy of the infrastructure made it difficult to develop the area.
(Altyapının yetersizliği, bölgenin gelişimini zorlaştırdı.) -
The student’s inadequacy in writing was evident in his essays.
(Öğrencinin yazma konusundaki yetersizliği, denemelerinde açıkça görülebiliyordu.)
-
The team’s inadequacy in communication resulted in misunderstandings and delays.
(Takımın iletişimdeki yetersizliği, yanlış anlamalara ve gecikmelere yol açtı.) -
The teacher’s inadequacy in explaining the concept left the students confused.
(Öğretmenin kavramı açıklamadaki yetersizliği, öğrencileri kafası karışık bıraktı.) -
The company’s inadequacy in safety protocols led to a workplace accident.
(Şirketin güvenlik protokollerindeki yetersizliği, iş kazasına neden oldu.) -
His feeling of inadequacy was exacerbated by his colleagues’ constant criticism.
(Yetersizlik hissi, meslektaşlarının sürekli eleştirileriyle daha da kötüleşti.) -
The inadequacy of the resources provided hindered the success of the project.
(Sağlanan kaynakların yetersizliği, projenin başarısını engelledi.)
Hemen Yorum Yaz