Articulateness-Articulation İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Articulateness – Artikülasyonunun İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Türkçe Anlamı: Konuşma veya yazıda belirgin ve açık ifade yeteneği.
- He spoke with great articulateness, making his point very clear. (O, harika bir şekilde konuşarak, fikrini çok açık bir şekilde ortaya koydu.)
- Her articulateness made it easy for her to explain complex ideas. (Onun açıklığı, karmaşık fikirleri açıklamayı kolaylaştırdı.)
- The teacher’s articulateness helped her students understand difficult concepts. (Öğretmenin açıklığı, öğrencilerinin zor kavramları anlamalarına yardımcı oldu.)
- His lack of articulateness made it difficult for him to express his feelings. (Onun açık olmaması, duygularını ifade etmesini zorlaştırdı.)
- The politician’s articulateness helped him win the debate. (Siyasetçinin açıklığı, tartışmayı kazanmasına yardımcı oldu.)
- The lawyer’s articulateness was impressive in court. (Avukatın açıklığı, mahkemede etkileyiciydi.)
- Her articulateness in writing was evident in her well-crafted essays. (Yazılı açıklığı, iyi tasarlanmış denemelerinde açıkça görülebilirdi.)
- His articulateness in multiple languages made him a valuable asset to the company. (Birden fazla dildeki açıklığı, şirket için değerli bir varlık haline getirdi.)
- The teacher encouraged her students to work on their articulateness by participating in debates. (Öğretmen, öğrencilerinin tartışmalara katılarak açıklığını geliştirmelerini teşvik etti.)
- The CEO’s articulateness in presentations impressed the investors. (CEO’nun sunumlardaki açıklığı, yatırımcıları etkiledi.)
- His lack of articulateness often led to misunderstandings with his colleagues. (Açık olmaması, sık sık meslektaşlarıyla yanlış anlaşılmalarına neden oldu.)
- The politician’s articulateness helped him connect with voters. (Siyasetçinin açıklığı, seçmenlerle bağlantı kurmasına yardımcı oldu.)
- Her articulateness in public speaking made her a sought-after speaker. (Kamusal konuşmada açıklığı, aranan bir konuşmacı haline getirdi.)
- The writer’s articulateness in storytelling captivated her readers. (Yazarın hikaye anlatımındaki açıklığı, okuyucularını büyüledi.)
- His articulateness in negotiations helped him close the deal. (Pazarlıkta açıklığı, anlaşmayı yapmasına yardımcı oldu.)
- The professor’s articulateness in lectures kept her students engaged. (Profesörün derslerdeki açıklığı, öğrencilerinin dikkatini çek
- The lawyer’s articulateness in the courtroom won over the jury. (Avukatın mahkemede açıklığı, jüriyi kazandı.)
- Her lack of articulateness made her nervous during job interviews. (Açık olmaması, iş görüşmelerinde sinirli olmasına neden oldu.)
- The employee’s articulateness in presenting ideas impressed her boss. (Çalışanın fikirlerini sunarken açıklığı, patronunu etkiledi.)
- His articulateness in expressing gratitude made his friends feel appreciated. (Teşekkür etmek için açık olması, arkadaşlarının kendilerini takdir edilmiş hissetmelerini sağladı.)
Hemen Yorum Yaz