Kirişli Davul nedir, Kirişli Davul hakkında bilgi
Kirişli davul, trampet olarak da bilinir, orkestralarda, bandolarda ve askerlikte yürüyüş sırasında tempo vermek için kullanılan vurmalı çalgı. Alt yüzünde boylu boyunca gerili birkaç kiriş bulunur. Bu kirişler bağırsak, naylon tel ya da tel kaplı ipekten yapılır. Üst yüze vurulduğunda oluşan titreşim davulun içindeki havayla alt yüze iletilir, kirişler de alt yüzle birlikte titreşir ve etkili, görece tiz bir sesin çıkmasını sağlar. Kirişli davulun tahta, kontrplak ya da metalden yapılan silindir biçimindeki kasnağının çapı 35-40 cm, yüksekliği de 13-30 cm arasında değişir. Askeri bandolarda kasnağı daha yüksek olan sahra ya da muhafız tipi kirişli davullar kullanılır. Kasnağın iki ucunda sığır derisi ya da naylon gerilidir ve çalgı, ucuna keçe sarılı iki değneğin bu deriye vurulmasıyla çalınır. Deri yüzler kasnağın kenarlarındaki birer çemberin üstünden kıvrılarak geçirilir; sonra bunları gergin tutmak için çemberlerin üstüne birer kontra çember daha yerleştirilir. Bu çemberlerdeki karşılıklı yuvalara metal çubuklar sokulur. Çubukların uçlarındaki vidalar sıkılarak çemberler kasılır ve böylece deriler gerilir. Askerlikte kullanılan kirişli davulların gerilmesi ise kaytanlarla sağlanır.
Kirişli davul Eski Mısır’da biliniyordu. Bugün Ortadoğu’da kullanılan deflerin birçoğu da kirişlidir. Ortaçağda Avrupa davullarında kirişler üst yüzde olurdu. Bazen tabor’daki (küçük kirişli davul) gibi her iki yüzde de kiriş bulunurdu. Tabor’un büyük türlerinde bir yerine iki değnek kullanılmaya başlayınca, kirişler alt yüze alındı; böylece kirişli davul oluştu. Kirişli davul çalgıcının sol yanına bir kayış ya da omuz askılığıyla asılıyordu. 14. yüzyılda İsviçre piyade alaylarında kirişli davul, fifre ile birlikte kullanılmaya başladı ve oradan bütün Avrupa’ya yayıldı. Piyade davulu, yürüyüşte tempo verdiği ve komut işaretlerini çaldığı için orduda çok önemliydi.
Kirişli davulun ilk türlerinde kasnak yüksekliği çapa eşit ya da ondan biraz fazlaydı. Derileri ve değnekleri de bugünkülerden kalın olduğu için bu davulların sesi daha boğuk çıkardı. 19. yüzyılda kirişli davul büyük bir değişikliğe uğradı; yüksekliği azaltıldı, pirinçten bir kasnak kılıfıyla çubuklu ve vidalı bir germe düzeneği eklendi. 17. yüzyıldan beri kirişlerin gerginliği bir vida ya da kolla denetlenmekteydi; ama (özel efektler elde etmek ya da başka çalgıların yol açtığı istenmeyen titreşimleri önlemek için) kirişleri bir anda gevşetecek ya da sıkacak bir düzenek ancak 20. yüzyılda geliştirilebildi. 20. yüzyıldan önce kirişler genellikle bağırsakla kaplanıyordu.
19. yüzyıla değin askerlikte kirişli davul çalma, ezber ve sözlü gelenek yoluyla öğrenilirdi. Ama sonunda, davul orkestrada kullanılmaya başlayınca, özel bir müzik yazım sistemi gerekti. Günümüzde İsviçre’ de Basel’deki bazı davulcular hâlâ özellikle zor bir geleneksel çalış tekniğini sürdürmektedir. Çağdaş kompozisyonlarda ve cazda kirişleri çözerek, kenarlara vurarak, parmaklar ya da standart dışı sopalar ya da tel fırçalarla vurarak özel efektlerin elde edilmesi gerekli olabilir. Kirişli davulu orkestrada ilk kez Fransız besteci ve viyola da gamba virtüözü Marin Marais, Alcyone (1706) operasındaki bir fırtına sahnesinde kullandı. Daha sonra Rossini’nin de La gazza ladra’sm&A (1817; Hırsız Saksağan) bir solo parti yazdığı kirişli davul, ancak Rimski-Korsakov ve 19. yüzyılın öbür Rus bestecilerinin kullanmasıyla standart bir orkestra çalgısı haline geldi. İsviçreli besteci Rolf Liebermann, kirişli davul ve orkestra için Geigy Festival Konçertosu’ııu (1958) bestelemiştir.
c