
Heyet-i Mebusan Nedir, Heyet-i Mebusan Hakkında Kısaca Bilgi
Heyet-i Mebusan, meclis-i mebusan olarak da bilinir, Osmanlı Devleti’nde 1876 Kanun-ı Esasi’si ile kurulan iki meclisli parlamentonun (Meclis-i Umumi) seçimle gelmiş üyelerden oluşan kanadı. Öbür kanadı oluşturan meclis Heyet-i Âyan’dı. Heyet-i Mebusan özellikle II. Meşrutiyet’ten sonra siyasal literatürde, günlük kullanımda, hatta bazı hukuk metinlerinde daha çok Meclis-i Mebusan olarak anılmıştır.
Kanun-ı Esasi, Heyet-i Mebusan’ın her elli bin erkek seçmene bir mebus düşecek biçimde, gizli oyla ve dört yıl için seçilmesini öngörmüş, ayrıca seçilebilme koşullarını da göstermişti. Öteki noktalara ilişkin yasa kısa sürede hazırlanamadığından, ilk seçimlerin İstanbul dışındaki bölgelerde Meclis-i Vükela’nın (sonradan Heyet-i Vükela [bakanlar kurulu]) çıkardığı yedi maddelik Talimat-ı Muvakkate’ye göre yapılması kararlaştırıldı. İstanbul ve çevresi (İzmit dahil) içinse gene hükümetin çıkardığı bir beyanname temel alındı. Ayrıca toplam mebus sayısı 130 olarak saptandı.
Müslüman, 50 Müslüman olmayan), Kanun-ı Esasi’de öngörülen seçmen yaşı 30’dan 25’e indirildi, “az çok emlak sahibi olma” koşulu eklendi, iki dereceli seçim usulü ve çoğunluk sistemi benimsendi. İstanbul’da “emlake mutasarrıf olmaları” koşulu da aranan birinci seçmenler ikinci seçmenleri, bunlar da mebusları seçtiler. Geri kalan yerlerde ise vilayet, liva ve kaza idare meclislerinin seçimle göreve gelmiş üyeleri ikinci seçmen sayılarak mebusları seçti.
Heyet-i Mebusan yetkileri ve işlevi bakımından tam yetkili bir millet meclisi değildi. Meclis üyeleri Kanun-ı Esasi’ye değil, padişaha bağlılık yemini ederek göreve başlıyordu. Mutlak ve nispi yasama dokunulmazlıklarının güvenceleri zayıftı. Meclisin gösterdiği adaylar arasından başkanı seçip atayan padişahın meclisin toplantı süresini kısaltma yetkisi de vardı. Meclis yalnızca kendi görev alanı ile ilgili konularda ve padişahtan izin alarak yasa önerisi getirebilirdi. Bir önerinin yasalaşabilmesi için, bunu Heyet-i Âyan’ m da kabul etmesi ve padişahın onaylaması gerekirdi. Padişahın yasalar konusunda mutlak veto yetkisi vardı. Heyet-i Mebusan siyasal sorumluluk mekanizmasını işleterek hükümeti denetleme ve düşürebilme olanağından yoksundu. Gerçi bir vekili cezai sorumluluk altına sokmak üzere Divan-ı Âli’ye gönderebilirdi, ama bunun için de padişahın onayı zorunluydu. Heyet-i Vükela ile Heyet-i Mebusan arasında bir yasa tasarısı konusunda uyuşmazlık çıktığında, padişah Heyet-i Vükela’yı değiştirebileceği gibi, altı ay içinde yeniden seçim yapılması koşuluyla Heyet-i Mebusan’ı da dağıtabilirdi. İlk kez 19 Mart 1877’de toplanan Heyet-i Mebusan 28 Haziran 1877’de çalışmalarını tamamlayarak kendiliğinden dağıldı. Ertesi yıl meclis için yeniden seçimler yapıldı, ikinci meclis 13 Aralık 1877’de göreve başladı, II. Abdülhamid’in iç ve dış sorunları öne sürerek Meclis-i Umumi’yi “tatil”e sokmasıyla 13 Şubat 1878’de dağılmış oldu. II. Meşrutiyet’e (1908) değin ülke meclissiz yönetildi.
II. Meşrutiyet’in ilanından sonra yapılan yeni seçimlerle oluşan Heyet-i Mebusan 17 Aralık 1908’de toplandı. 1909’da Kanun-ı Esasi’de yapılan değişikliklerle Heyet-i Mebusan’a kendi başkanını seçme ve padişahtan izin almaksızın her konuda yasa önerisi getirebilme yetkisi tanındı. Padişahın mutlak veto yetkisi kaldırılarak, yeniden görüşülmek üzere iki ay içinde meclislere geri gönderilen bir tasarının ikinci görüşmede üçte iki çoğunlukla bir kez daha kabul edilmesi durumunda zorunlu olarak yasalaşması ilkesi getirildi. Öte yandan Heyet-i Vükela, Heyet-i Mebusan’ın önünde siyasal sorumluluğa bağlı kılınırken, padişahın He- yet-i Mebusan’i dağıtma yetkisi de sınırlandı. Padişahın Heyet-i Mebusan’ın güvenoyu verdiği kişiyi sadrazam, sadrazamın önerdiği kişileri de (ikisi dışında) vekil olarak atamasına dayanan bir uygulama başladı. II. Meşrutiyet sırasında Heyet-i Mebusan zamanla İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin etkisi ve denetimi altına girdi. Bu dönem boyunca Kanun-ı Esasi’nin siyasal sorumluluk mekanizması yalnız bir kez uygulanabilirken, Heyet-i Mebusan 1912’de iki kez, 1918’de de bir kez feshedildi. Müdafaa-i Hukuk yanlılarının çoğunlukta olduğu son Heyet-i Mebusan kısa çalışma döneminde Misak-ı Milli’yi kabul etti (28 Ocak 1920). İstanbul’un işgali üzerine çalışmalarına süresiz ara vermek zorunda kaldı. Bu meclisin üyelerinin bazısı daha sonra 23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan TBMM’ye katıldı.
Hemen Yorum Yaz