Zeal İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Zeal İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Zeal Nedir?

Zeal, büyük bir tutku veya coşku ile yapılan bir faaliyeti ifade eder. Aynı zamanda heyecan veya şevk ile de ilişkilendirilir.

Örnek Cümleler:

1. I can see the zeal in his eyes when he talks about his new project. (Yeni projesi hakkında konuştuğunda gözlerindeki coşkuyu görebiliyorum.)
2. She showed great zeal in her work and finished the project ahead of schedule. (İşinde büyük bir coşku gösterdi ve projesini takvime göre önceden tamamladı.)
3. The team played with great zeal, determined to win the championship. (Takım, şampiyonluğu kazanmaya kararlı olarak büyük bir coşku ile oynadı.)
4. His zeal for fitness has led him to run a marathon. (Spor yapmaya olan coşkusu, onu bir maraton koşmaya yönlendirdi.)
5. She had a zeal for learning and always asked questions in class. (Öğrenmeye olan coşkusu vardı ve sınıfta her zaman sorular sormuştu.)
6. The employees worked with zeal to meet the tight deadline. (Çalışanlar, sıkı takvimleri karşılamak için coşkuyla çalıştılar.)
7. Her zeal for travel has taken her to many countries around the world. (Seyahat etme coşkusu, onu dünyanın birçok ülkesine götürdü.)
8. The artist painted with great zeal, putting all of her energy into the canvas. (Sanatçı, tüm enerjisini tuvale aktararak büyük bir coşku ile resim yaptı.)
9. He tackled the project with zeal and completed it in record time. (Projeyle büyük bir coşkuyla ilgilendi ve rekor sürede tamamladı.)
10. The team captain’s zeal motivated his teammates to play their best. (Takım kaptanının coşkusu, takım arkadaşlarını en iyi oyunlarını oynamaya teşvik etti.)
11. Her zeal for cooking led her to start her own restaurant. (Yemek pişirme coşkusu, kendi restoranını açmasına yol açtı.)
12. The students showed great zeal for their school’s charity event. (Öğrenciler, okullarının yardım etkinliği için büyük bir coşku gösterdiler.)
13. His zeal for music led him to become a professional musician. (Müzikle ilgili coşkusu, onun bir profesyonel müzisyen olmasına yol açtı.)
14. She tackled the difficult task with zeal and determination. (Zorlu görevle büyük bir coşku ve kararlılıkla başa çıktı.)
15. The team’s zeal for the project was evident in their quality of work. (Takımın projeye olan coşkusu, iş kalitelerinde açıkça görülebilir.)
16. The group approached the challenge with zeal and enthusiasm. (Grup, zorluğa coşku ve heyecanla yaklaştı.)
17. His zeal

for education inspired his students to strive for excellence. (Eğitime olan coşkusu, öğrencilerinin mükemmeliyet için çaba göstermelerine ilham verdi.)
18. She pursued her passion for art with zeal, creating beautiful masterpieces. (Sanata olan tutkusunu coşkuyla takip etti ve güzel başyapıtlar yarattı.)

19. The team’s zeal for the cause led to a successful fundraising campaign. (Takımın amaçlarına olan coşkusu, başarılı bir bağış kampanyasına yol açtı.)
20. His zeal for justice inspired him to become a lawyer and fight for the rights of the underprivileged. (Adalet için olan coşkusu, avukat olmasına ve dezavantajlıların hakları için mücadele etmesine ilham verdi.)