
Uplift İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Uplift Nedir?
Uplift, birinin ya da bir grubun moral ve motivasyonunun artması anlamına gelir. Bu durum, bir kişinin kendine güveninin artması ve daha olumlu bir bakış açısına sahip olmasıyla sonuçlanabilir.
Örnek cümleler:
- After her coach’s inspiring speech, the team experienced an uplift in morale. (Antrenörünün ilham veren konuşmasından sonra, takım moral açısından yükseldi.)
- The uplifting music helped the audience forget their troubles for a while. (Canlandırıcı müzik, izleyicilerin bir süreliğine sıkıntılarını unutmalarına yardımcı oldu.)
- Her kind words gave me an uplift and helped me get through a tough day. (Onun nazik sözleri, moralimi yükseltti ve zor bir günü atlattım.)
- The company’s new policy brought an uplift in employee satisfaction. (Şirketin yeni politikası, çalışan memnuniyetinde bir yükseliş getirdi.)
- Seeing the children’s smiling faces was an uplift for the volunteers. (Çocukların gülümseyen yüzlerini görmek, gönüllüler için moral vericiydi.)
- A simple act of kindness can provide an uplift for someone going through a tough time. (Basit bir nezaket hareketi, zor bir zaman geçiren birine moral verebilir.)
- The uplifting movie left everyone feeling inspired and motivated. (Moral verici film, herkesin ilham almış ve motive olmuş hissetmesine neden oldu.)
- The uplifting story of the cancer survivor gave hope to those going through the same struggle. (Kanserden kurtulan kişinin moral verici hikayesi, aynı mücadeleyi verenlere umut verdi.)
- The company’s successful quarter resulted in an uplift in stock prices. (Şirketin başarılı çeyreği, hisse senedi fiyatlarında bir yükselişe neden oldu.)
- The coach’s pep talk provided an uplift for the team before the game. (Antrenörün moral veren konuşması, oyundan önce takım için bir moral kaynağı sağladı.)
- A beautiful sunset can provide an uplift after a stressful day. (Stresli bir günün ardından güzel bir gün batımı, moral kaynağı olabilir.)
- The uplifting message of the speaker resonated with the audience and left a lasting impact. (Konuşmacının moral verici mesajı, izleyicilerle rezonans yaptı ve kalıcı bir etki bıraktı.)
- The supportive community provided an uplift for the grieving family. (Destekleyici topluluk, yaslı aile için bir moral kaynağı sağladı.)
- The uplifting aroma of freshly brewed coffee filled the air. (Taze demlenmiş kahvenin moral verici kokusu, havayı doldurdu.)
- A compliment can provide an uplift for someone feeling down. (Bir iltifat, moral açısından düşüş yaşayan birine moral verebilir.)
- The uplifting view from the mountaintop left us all feeling awestruck.
- The uplifting message in the book helped me get through a difficult time in my life. (Kitaptaki moral verici mesaj, hayatımdaki zor bir zamanı atlatmama yardımcı oldu.)
- The uplifting energy of the concert was contagious, and everyone was dancing and singing along. (Konserin moral verici enerjisi bulaşıcıydı ve herkes dans ediyor ve şarkı söylüyordu.)
- A kind gesture from a stranger provided an unexpected uplift on a bad day. (Bir yabancının nazik jesti, kötü bir günde beklenmedik bir moral kaynağı sağladı.)
- The uplifting feeling of accomplishing a difficult task is indescribable. (Zor bir görevi başarmakla gelen moral verici his, tarifsizdir.)
(Turkish translations:)
- Antrenörünün ilham veren konuşmasından sonra, takım moral açısından yükseldi.
- Canlandırıcı müzik, izleyicilerin bir süreliğine sıkıntılarını unutmalarına yardımcı oldu.
- Onun nazik sözleri, moralimi yükseltti ve zor bir günü atlattım.
- Şirketin yeni politikası, çalışan memnuniyetinde bir yükseliş getirdi.
- Çocukların gülümseyen yüzlerini görmek, gönüllüler için moral vericiydi.
- Basit bir nezaket hareketi, zor bir zaman geçiren birine moral verebilir.
- Moral verici film, herkesin ilham almış ve motive olmuş hissetmesine neden oldu.
- Kanserden kurtulan kişinin moral verici hikayesi, aynı mücadeleyi verenlere umut verdi.
- Şirketin başarılı çeyreği, hisse senedi fiyatlarında bir yükselişe neden oldu.
- Antrenörün moral veren konuşması, oyundan önce takım için bir moral kaynağı sağladı.
- Stresli bir günün ardından güzel bir gün batımı, moral kaynağı olabilir.
- Konuşmacının moral verici mesajı, izleyicilerle rezonans yaptı ve kalıcı bir etki bıraktı.
- Destekleyici topluluk, yaslı aile için bir moral kaynağı sağladı.
- Taze demlenmiş kahvenin moral verici kokusu, havayı doldurdu.
- Bir iltifat, moral açısından düşüş yaşayan birine moral verebilir.
- Dağın tepesinden gelen moral verici manzara, hepimizi büyüledi.
- Kitaptaki moral verici mesaj, hayatımdaki zor bir zamanı atlatmama yardımcı oldu.
- Konserin moral verici enerjisi bulaşıcıydı ve herkes dans ediyor ve şarkı söylüyordu.
- Bir yabancının nazik jesti, kötü bir günde beklenmedik bir moral kaynağı sağladı.
- Zor bir görevi başarm
Hemen Yorum Yaz