Unconsecrated İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unconsecrated İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unconsecrated Nedir?

Unconsecrated, “kutsanmamış” anlamına gelir ve özellikle dini bağlamlarda kullanılır. Kutsal bir tören veya ayinle kutsanmamış olan bir şey veya kişi olarak tanımlanabilir.

Örnek Cümleler

  1. The graveyard was filled with unconsecrated ground. (Mezarlık, kutsanmamış toprakla doluydu.)
  2. The baby was born out of wedlock and was therefore considered unconsecrated. (Bebek, evlilik dışı doğduğu için kutsanmamış sayıldı.)
  3. The old church was abandoned and its altar had become unconsecrated. (Eski kilise terkedilmişti ve sunağı kutsanmamış hale gelmişti.)
  4. The thief felt guilty about stealing from the unconsecrated cemetery. (Hırsız, kutsanmamış mezarlıktan çalmaktan dolayı suçluluk hissetti.)
  5. The couple decided to have their wedding in an unconsecrated venue. (Çift, düğünlerini kutsanmamış bir mekanda yapmaya karar verdi.)
  6. The church refused to bury the suicide victim in consecrated ground. (Kilise, intihar kurbanını kutsanmış toprakta gömmeyi reddetti.)
  7. The archaeologists discovered an unconsecrated burial site during their excavation. (Arkeologlar kazıları sırasında bir kutsanmamış mezarlık keşfettiler.)
  8. The witch was buried in an unconsecrated cemetery outside of town. (Cadı, şehir dışındaki kutsanmamış bir mezarlıkta gömüldü.)
  9. The heretic was denied a proper burial in consecrated ground. (Mülhid, kutsanmış toprakta uygun bir gömüden mahrum bırakıldı.)
  10. The pagan temple was considered an unconsecrated place of worship by the church. (Putperest tapınak, kilise tarafından kutsanmamış bir ibadet yeri olarak kabul edildi.)
  11. The soldiers were buried in an unconsecrated mass grave after the battle. (Askerler, savaştan sonra kutsanmamış bir toplu mezara gömüldü.)
  12. The outcast was forced to live in an unconsecrated hut on the outskirts of the village. (Sürgün, köyün dışındaki kutsanmamış bir kulübede yaşamaya zorlandı.)
  13. The nun was buried in the unconsecrated cemetery reserved for the poor. (Rahibe, fakirler için ayrılmış kutsanmamış bir mezarlıkta gömüldü.)
  14. The church declared the paintings in the unconsecrated chapel to be sacrilegious. (Kilise, kutsanmamış şapeldeki resimleri kutsal olmayan olarak ilan etti.)
  15. The ghost haunted the unconsecrated land where he was buried. (Hayalet, gömüldüğü kutsanmamış araziye musallat oldu.)
  1. The priest refused to perform the last rites for the unconsecrated dead. (Papaz, kutsanmamış ölüler için son ayini yapmayı reddetti.)
  2. The king was excommunicated and his body was buried in an unconsecrated grave. (Kral dışlanarak, bedeni kutsanmamış bir mezara gömüldü.)
  3. The new church building was erected on unconsecrated ground. (Yeni kilise binası, kutsanmamış toprak üzerine inşa edildi.)
  4. The villagers feared the consequences of disturbing the unconsecrated burial site. (Köylüler, kutsanmamış mezarlıkta rahatsızlık yaratacaklarından endişe ettiler.)
  5. The witch doctor performed his rituals on unconsecrated ground outside the village. (Cadı doktoru, köyün dışındaki kutsanmamış bir alanda ritüellerini gerçekleştirdi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.