Uncanny İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Uncanny İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Uncanny Nedir?

Uncanny kelimesi, Türkçede “gizemli” veya “tuhaf” anlamına gelir. Bir şeyin normalin dışında veya sıra dışı olduğunu ifade eder.

Örnek Cümleler:

1. The way he looks at me sometimes is just uncanny.
   (Tuhaf bir şekilde bana bazen bakıyor.)

2. The resemblance between the twins was uncanny.
   (İkizler arasındaki benzerlik tuhaf derecede yüksekti.)

3. The coincidence was uncanny, it was almost as if it was meant to be.
   (Tesadüf tuhaftı, neredeyse kader gibi görünüyordu.)

4. Her uncanny ability to predict the future always amazed me.
   (Geleceği tahmin etme yeteneği beni her zaman şaşırtırdı.)

5. The uncanny silence in the usually bustling city was eerie.
   (Çoğunlukla canlı olan şehirdeki tuhaf sessizlik ürkütücüydü.)

6. The way he imitated the famous actor was uncanny.
   (Ünlü aktörü taklit etme şekli tuhaf derecede iyiydi.)

7. The resemblance between the painting and the actual scene was uncanny.
   (Resim ile gerçek manzara arasındaki benzerlik tuhaf derecede yüksekti.)

8. The way she knew what I was going to say before I said it was uncanny.
   (Ne söyleyeceğimi söylemeden önce bilmesi tuhaf derecede şaşırtıcıydı.)

9. The coincidence of meeting my old friend in a foreign country was uncanny.
   (Yabancı bir ülkede eski arkadaşımı tesadüfen bulmak tuhaf derecede şaşırtıcıydı.)

10. His uncanny knack for fixing things always came in handy.
    (Düzeltme konusundaki tuhaf ustalığı her zaman işe yarardı.)

11. The uncanny feeling that someone was watching me gave me chills.
    (Birinin beni izlediği tuhaf hissi beni ürpertti.)

12. The way the clouds formed an uncanny shape was mesmerizing.
    (Bulutların tuhaf bir şekil oluşturması büyüleyiciydi.)

13. The uncanny speed at which he finished the project left everyone in awe.
    (Proje bitirme konusundaki tuhaf hızı herkesi şaşırttı.)

14. The uncanny resemblance between the two suspects made it difficult to identify the real culprit.
    (İki şüpheli arasındaki tuhaf benzerlik gerçek suçluyu bulmayı zorlaştırdı.)

15. The uncanny stillness of the water made it seem like a painting.
    (Suyun tuhaf hareketsizliği sanki bir tabloymuş gibi görünüyordu.)

16. The uncanny precision of

the surgeon’s movements was impressive.
(Cerrahın hareketlerindeki tuhaf hassasiyet etkileyiciydi.)

17. The uncanny ability of the detective to solve even the most complex cases was legendary.
    (Dedektifin en karmaşık davaları bile çözme tuhaf yeteneği efsaneviydi.)

18. The uncanny resemblance between the two paintings led experts to believe they were by the same artist.
    (İki resim arasındaki tuhaf benzerlik uzmanların aynı sanatçıya ait olduklarına inanmalarına neden oldu.)

19. The uncanny timing of the storm was unfortunate, as we were planning to have an outdoor event that day.
    (Fırtınanın tuhaf zamanlaması şanssızdı, çünkü o gün açık havada bir etkinlik planlıyorduk.)

20. The uncanny resemblance between the missing person and the sketch made by the police artist helped in their quick identification.
    (Kayıp kişi ile polis sanatçısı tarafından yapılan çizim arasındaki tuhaf benzerlik hızlı tanımlamalarına yardımcı oldu.)