Unbridled İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unbridled İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unbridled

Unbridled kelimesi Türkçe’de “engellenmemiş, kontrolsüz, sınırsız” anlamlarına gelir.

  1. The unbridled enthusiasm of the crowd was contagious. (Kalabalığın kontrolsüz coşkusu bulaşıcıydı.)
  2. She had unbridled confidence in her own abilities. (Kendine olan sınırsız güveni vardı.)
  3. The company’s unbridled growth had a negative impact on the environment. (Şirketin kontrolsüz büyümesi çevreye olumsuz etki yaptı.)
  4. His unbridled temper often got him into trouble. (Kontrolsüz öfkesi sık sık ona sorun çıkarıyordu.)
  5. The singer’s unbridled passion for music was evident in every performance. (Şarkıcının müziğe olan sınırsız tutkusu her performansta açıkça görülüyordu.)
  6. The unbridled greed of the company’s executives led to their downfall. (Şirketin yöneticilerinin kontrolsüz açgözlülüğü onların çöküşüne neden oldu.)
  7. His unbridled love for adventure took him to some dangerous places. (Macera için sınırsız sevgisi onu bazı tehlikeli yerlere götürdü.)
  8. The unbridled joy on her face when she won the race was unforgettable. (Yarışı kazandığında yüzündeki kontrolsüz sevinç unutulmazdı.)
  9. The unbridled creativity of the artist was evident in every painting. (Sanatçının sınırsız yaratıcılığı her resimde açıkça görülüyordu.)
  10. The unbridled chaos of the city was overwhelming for some visitors. (Şehrin kontrolsüz kaosu bazı ziyaretçiler için eziciydi.)
  11. The company’s unbridled spending led to their financial troubles. (Şirketin kontrolsüz harcamaları finansal sorunlarına neden oldu.)
  12. Her unbridled laughter filled the room. (Kontrolsüz kahkahaları odayı doldurdu.)
  13. The unbridled power of the dictator was a threat to democracy. (Diktatörün kontrolsüz gücü demokrasi için bir tehditti.)
  14. He approached life with unbridled optimism. (Hayata sınırsız iyimserlikle yaklaştı.)
  15. The unbridled beauty of the sunset took our breath away. (Günbatımının kontrolsüz güzelliği bizi büyüledi.)
  16. The unbridled ambition of the politician ultimately led to his downfall. (Politikacının sınırsız hırsı sonunda onun çöküşüne neden oldu.)
  17. Her unbridled energy was contagious and inspired everyone around her. (Kontrolsüz enerjisi bulaşıcıydı ve herkesi etkiliyordu.)
  18. The unbridled passion between them was undeniable. (Aralarındaki kontrolsüz tutku inkar edilemezdi.)
  19. The unbridled aggression of the boxer scared his opponents. (Bokserin kontrols

üz agresifliği rakiplerini korkuttu.)
20. The unbridled freedom of expression was a fundamental right in their society. (İfade özgürlüğü kontrolsüz olmakla birlikte, toplumlarında temel bir hak olarak kabul ediliyordu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.