Unbridle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unbridle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unbridle

Unbridle, “seyrek veya hiç kısıtlama veya kontrol olmadan” anlamına gelir.

Örnek cümleler:

  1. The artist’s creativity was unbridled and he produced a masterpiece. (Sanatçının yaratıcılığı engelsizdi ve bir başyapıt ortaya çıkardı.)
  2. He had to unbridle his anger before he could have a productive conversation. (Verimli bir konuşma yapabilmek için öfkesini kontrol etmesi gerekiyordu.)
  3. The horses were allowed to run unbridled in the open field. (Atlar, açık alanda engelsiz koşmalarına izin verildi.)
  4. His passion for the project was unbridled, and he worked tirelessly to make it a success. (Proje için olan tutkusu sınırsızdı ve başarılı olması için özveriyle çalıştı.)
  5. The CEO’s unbridled ambition led him to take unnecessary risks. (CEO’nun sınırsız hırsı gereksiz riskler almaya neden oldu.)
  6. The company’s unbridled expansion led to its eventual downfall. (Şirketin sınırsız genişlemesi sonunda çöküşüne neden oldu.)
  7. The children’s laughter was unbridled as they played in the park. (Çocukların parkta oynarken kahkahaları engelsizdi.)
  8. The politician’s unbridled rhetoric caused controversy among the public. (Politikacının kontrolsüz retoriği halk arasında tartışmaya neden oldu.)
  9. She felt an unbridled sense of freedom as she backpacked through Europe. (Avrupa’yı sırt çantasıyla gezerken engelsiz bir özgürlük hissetti.)
  10. The novel’s unbridled emotion left the readers in tears. (Romanın kontrolsüz duygusu okuyucuları gözyaşlarına boğdu.)
  11. The toddler’s curiosity was unbridled as she explored the world around her. (Küçük çocuğun merakı etrafındaki dünyayı keşfederken sınırsızdı.)
  12. The athlete’s unbridled determination helped him win the race. (Sporcunun sınırsız kararlılığı yarışı kazanmasına yardımcı oldu.)
  13. The entrepreneur’s unbridled ambition drove her to start her own company. (Girişimcinin sınırsız hırsı kendi şirketini kurmaya sürükledi.)
  14. The soldier’s unbridled bravery earned him a medal of honor. (Askerin sınırsız cesareti ona şeref madalyası kazandırdı.)
  15. The comedian’s unbridled humor sometimes crossed the line into offensiveness. (Komedyenin kontrolsüz espri anlay

ışı bazen hakaret içerikli oldu.)
16. The company’s unbridled spending resulted in a financial crisis. (Şirketin kontrolsüz harcamaları finansal krize yol açtı.)

  1. The musician’s unbridled passion for music was evident in every note she played. (Müzik için sınırsız tutkusu, çaldığı her notada açıkça görülebilirdi.)
  2. The artist’s unbridled expression of emotion through her paintings was both beautiful and poignant. (Sanatçının resimleriyle duygularını engelsiz ifade etmesi, hem güzel hem de dokunaklıydı.)
  3. The athlete’s unbridled competitiveness sometimes caused conflicts with her teammates. (Sporcunun kontrolsüz rekabetçiliği bazen takım arkadaşlarıyla çatışmaya neden oldu.)
  4. The writer’s unbridled imagination allowed her to create fantastical worlds and characters. (Yazarın sınırsız hayal gücü, onun fantastik dünyalar ve karakterler yaratmasına izin verdi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.