Unbridle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Unbridle
Unbridle, “seyrek veya hiç kısıtlama veya kontrol olmadan” anlamına gelir.
Örnek cümleler:
- The artist’s creativity was unbridled and he produced a masterpiece. (Sanatçının yaratıcılığı engelsizdi ve bir başyapıt ortaya çıkardı.)
- He had to unbridle his anger before he could have a productive conversation. (Verimli bir konuşma yapabilmek için öfkesini kontrol etmesi gerekiyordu.)
- The horses were allowed to run unbridled in the open field. (Atlar, açık alanda engelsiz koşmalarına izin verildi.)
- His passion for the project was unbridled, and he worked tirelessly to make it a success. (Proje için olan tutkusu sınırsızdı ve başarılı olması için özveriyle çalıştı.)
- The CEO’s unbridled ambition led him to take unnecessary risks. (CEO’nun sınırsız hırsı gereksiz riskler almaya neden oldu.)
- The company’s unbridled expansion led to its eventual downfall. (Şirketin sınırsız genişlemesi sonunda çöküşüne neden oldu.)
- The children’s laughter was unbridled as they played in the park. (Çocukların parkta oynarken kahkahaları engelsizdi.)
- The politician’s unbridled rhetoric caused controversy among the public. (Politikacının kontrolsüz retoriği halk arasında tartışmaya neden oldu.)
- She felt an unbridled sense of freedom as she backpacked through Europe. (Avrupa’yı sırt çantasıyla gezerken engelsiz bir özgürlük hissetti.)
- The novel’s unbridled emotion left the readers in tears. (Romanın kontrolsüz duygusu okuyucuları gözyaşlarına boğdu.)
- The toddler’s curiosity was unbridled as she explored the world around her. (Küçük çocuğun merakı etrafındaki dünyayı keşfederken sınırsızdı.)
- The athlete’s unbridled determination helped him win the race. (Sporcunun sınırsız kararlılığı yarışı kazanmasına yardımcı oldu.)
- The entrepreneur’s unbridled ambition drove her to start her own company. (Girişimcinin sınırsız hırsı kendi şirketini kurmaya sürükledi.)
- The soldier’s unbridled bravery earned him a medal of honor. (Askerin sınırsız cesareti ona şeref madalyası kazandırdı.)
- The comedian’s unbridled humor sometimes crossed the line into offensiveness. (Komedyenin kontrolsüz espri anlay
ışı bazen hakaret içerikli oldu.)
16. The company’s unbridled spending resulted in a financial crisis. (Şirketin kontrolsüz harcamaları finansal krize yol açtı.)
- The musician’s unbridled passion for music was evident in every note she played. (Müzik için sınırsız tutkusu, çaldığı her notada açıkça görülebilirdi.)
- The artist’s unbridled expression of emotion through her paintings was both beautiful and poignant. (Sanatçının resimleriyle duygularını engelsiz ifade etmesi, hem güzel hem de dokunaklıydı.)
- The athlete’s unbridled competitiveness sometimes caused conflicts with her teammates. (Sporcunun kontrolsüz rekabetçiliği bazen takım arkadaşlarıyla çatışmaya neden oldu.)
- The writer’s unbridled imagination allowed her to create fantastical worlds and characters. (Yazarın sınırsız hayal gücü, onun fantastik dünyalar ve karakterler yaratmasına izin verdi.)
Hemen Yorum Yaz