Unbearably İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unbearably İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unbearably İle İlgili Cümleler

Unbearably, Türkçe anlamı “dayanılmaz bir şekilde” olan bir zarftır. Bu kelime bir durumun, hissin veya olayın insana dayanılmaz bir şekilde etki ettiğini ifade eder. Aşağıda, “unbearably” kelimesinin kullanıldığı 20 örnek cümle bulunmaktadır:

  1. The heat was unbearably hot. (Sıcaklık dayanılmaz derecede sıcaktı.)
  2. She found the silence unbearably awkward. (Sessizliği dayanılmaz derecede rahatsız edici buldu.)
  3. The pain was unbearably intense. (Ağrı dayanılmaz derecede şiddetliydi.)
  4. The sadness was unbearably heavy. (Hüzün dayanılmaz derecede ağırdı.)
  5. The waiting was unbearably long. (Bekleme süresi dayanılmaz derecede uzundu.)
  6. The movie was unbearably boring. (Film dayanılmaz derecede sıkıcıydı.)
  7. The noise was unbearably loud. (Gürültü dayanılmaz derecede yüksekti.)
  8. The workload was unbearably heavy. (İş yükü dayanılmaz derecede ağırdı.)
  9. The tension in the room was unbearably high. (Odadaki gerilim dayanılmaz derecede yüksekti.)
  10. The smell was unbearably unpleasant. (Koku dayanılmaz derecede hoş değildi.)
  11. The itch was unbearably intense. (Kaşıntı dayanılmaz derecede şiddetliydi.)
  12. The embarrassment was unbearably humiliating. (Utangaçlık dayanılmaz derecede aşağılayıcıydı.)
  13. The fear was unbearably paralyzing. (Korku dayanılmaz derecede felç ediciydi.)
  14. The hunger was unbearably painful. (Açlık dayanılmaz derecede acı vericiydi.)
  15. The disappointment was unbearably crushing. (Hayal kırıklığı dayanılmaz derecede eziciydi.)
  16. The loneliness was unbearably isolating. (Yalnızlık dayanılmaz derecede yalıtıcıydı.)
  17. The cold was unbearably bitter. (Soğuk dayanılmaz derecede acıydı.)
  18. The traffic was unbearably slow. (Trafik dayanılmaz derecede yavaştı.)
  19. The workload was unbearably stressful. (İş yükü dayanılmaz derecede stresliydi.)
  20. The disappointment was unbearably heartbreaking. (Hayal kırıklığı dayanılmaz derecede yürek burkucuydu.)
  1. The music was unbearably loud and distorted. (Müzik dayanılmaz derecede yüksek ve bozuktu.)
  2. The pain in her knee was unbearably excruciating. (Dizindeki ağrı dayanılmaz derecede acı vericiydi.)
  3. The loss of her father was unbearably devastating. (Babasının kaybı dayanılmaz derecede yıkıcıydı.)
  4. The guilt was unbearably overwhelming. (Suçluluk hissi dayanılmaz derecede baskındı.)
  5. The anxiety was unbearably paralyzing. (Kaygı dayanılmaz derecede felç ediciydi.)
  6. The grief was unbearably suffocating. (Acı dayanılmaz derecede boğucuydu.)
  7. The pressure to perform was unbearably intense. (Performans gösterme baskısı dayanılmaz derecede yoğundu.)
  8. The smell of the garbage was unbearably nauseating. (Çöp kokusu dayanılmaz derecede bulantı vericiydi.)
  9. The sound of the baby crying was unbearably piercing. (Bebek ağlama sesi dayanılmaz derecede keskindi.)
  10. The loneliness she felt after the breakup was unbearably isolating. (Ayrılıktan sonra hissettiği yalnızlık dayanılmaz derecede yalıtıcıydı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.