Unassuming İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unassuming İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unassuming Nedir?


Unassuming, mütevazı ve alçakgönüllü anlamına gelen bir sıfattır. Bir kişinin veya şeyin, kendisini düşük bir konuma koyması, övünç veya gurur duymaması anlamına gelir.

Örnek Cümleler:

  1. She is an unassuming person and never boasts about her achievements.
    (O, mütevazi bir kişi ve başarılarıyla övünmez.)
  2. The unassuming restaurant turned out to have the best food in town.
    (Mütevazi görünen restoran, şehirdeki en iyi yemeğe sahip olduğu ortaya çıktı.)
  3. The unassuming young man quietly went about his work, never seeking attention.
    (Mütevazı genç adam sessizce işine devam etti, hiç dikkat çekmedi.)
  4. Despite her success, the author remained unassuming and humble.
    (Başarısına rağmen yazar mütevazi ve alçakgönüllü kaldı.)
  5. He has an unassuming manner that puts people at ease.
    (İnsanları rahatlatan mütevazı bir tavırları var.)
  6. The unassuming building houses an incredible collection of art.
    (Mütevazi görünen bina inanılmaz bir sanat koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor.)
  7. His unassuming attitude belies his exceptional talent.
    (Mütevazi tavrı, olağanüstü yeteneğini yansıtmaz.)
  8. The unassuming garden was actually home to rare and exotic plants.
    (Mütevazi görünen bahçe aslında nadir ve egzotik bitkilere ev sahipliği yapıyordu.)
  9. She has an unassuming style of dress that reflects her humble personality.
    (Mütevazi bir giyim tarzı var, bu da alçakgönüllü kişiliğini yansıtıyor.)
  10. Despite her wealth, she lives an unassuming lifestyle, avoiding extravagance.
    (Zenginliğine rağmen, mütevazı bir yaşam tarzı benimsiyor ve savurganlıktan kaçınıyor.)
  11. His unassuming nature made him popular among his colleagues.
    (Mütevazı doğası, onu meslektaşları arasında popüler yaptı.)
  12. The unassuming store turned out to have the best prices in town.
    (Mütevazi görünen mağaza, şehirdeki en iyi fiyatları sundu.)
  13. She is an unassuming speaker who always puts her audience first.
    (O, her zaman öncelikle izleyicisini düşünen mütevazi bir konuşmacıdır.)
  14. The unassuming exterior of the building concealed a luxurious interior.
    (Bina, mütevazı dış görünümüyle lüks içini gizliyordu.)
  15. Despite his wealth and success, he remained unassuming and kind to everyone.
    (Zeng

inliği ve başarısına rağmen, herkese karşı mütevazi ve nazik kaldı.)
16. Her unassuming demeanor made her approachable and easy to talk to.
(Mütevazi tavrı, ona yaklaşılabilir ve konuşulabilir biri yaptı.)

  1. The unassuming storefront was actually a popular and trendy boutique.
    (Mütevazi görünen mağaza aslında popüler ve trend bir butikti.)
  2. His unassuming personality made him a great listener and confidant.
    (Mütevazi kişiliği, onu harika bir dinleyici ve güvenilir biri yaptı.)
  3. The unassuming apartment turned out to have a stunning view of the city skyline.
    (Mütevazi görünen daire, şehir manzarasının muhteşem olduğu ortaya çıktı.)
  4. Despite her beauty and intelligence, she remained unassuming and never flaunted her advantages.
    (Güzelliğine ve zekasına rağmen mütevazi kaldı ve avantajlarını gösteriş yapmadı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.