Unaristocratic İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unaristocratic İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unaristocratic Nedir?

Unaristocratic, aristokratik olmayan, soyluluk sıfatına sahip olmayan anlamlarına gelir.

Örnek Cümleler:

  1. She was unaristocratic but incredibly beautiful.
    (Tanrıçalık düzeyinde güzelliği olsa da soylu bir kökenden gelmiyordu.)

  2. The unaristocratic family lived in a small village.
    (Soylu bir aileden gelmeyen aile küçük bir köyde yaşıyordu.)

  3. His unaristocratic manners made him stand out from the rest of the guests.
    (Onun soylu olmayan tavırları diğer misafirlerden farklı olmasına sebep oldu.)

  4. The unaristocratic couple was not welcomed by the high society.
    (Soylu bir kökenden gelmeyen çift, yüksek sosyete tarafından hoş karşılanmadı.)

  5. Her unaristocratic accent revealed her humble background.
    (Soylu bir kökenden gelmediği, mütevazi bir geçmişi olduğu aksanından belli oluyordu.)

  6. He was the only unaristocratic member of the royal family.
    (Kraliyet ailesinin tek soylu olmayan üyesiydi.)

  7. The unaristocratic boy was ridiculed by his classmates.
    (Soylu bir kökenden gelmeyen çocuk sınıf arkadaşları tarafından alay konusu oldu.)

  8. Her unaristocratic dress stood out in the formal gathering.
    (Resmi toplantıda, soylu bir kökenden gelmeyen kıyafeti diğerlerinden ayrıldı.)

  9. The unaristocratic roots of the small town were evident in its architecture.
    (Küçük kasabanın soylu köklerinden eser yoktu, mimarisi de buna işaret ediyordu.)

  10. He refused to conform to the unaristocratic expectations of society.
    (Toplumun soylu kökenlere olan beklentilerine uymayı reddetti.)

  11. The unaristocratic girl had a heart of gold.
    (Soylu bir kökenden gelmeyen kızın, altın kalbi vardı.)

  12. The unaristocratic politician was loved by the common people.
    (Soylu bir kökenden gelmeyen siyasetçi, halk tarafından seviliyordu.)

  13. His unaristocratic behavior at the party shocked everyone.
    (Onun parti sırasında sergilediği soylu kökenlere uymayan davranış herkesi şaşırttı.)

  14. The unaristocratic background of the artist did not diminish her talent.
    (Sanatçının soylu kökenden gelmemesi, yeteneğini azaltmadı.)

  15. The unaristocratic neighborhood was filled with hardworking people.
    (Soylu bir kökenden gelmeyen mahalle, çalışkan insanlarla doluydu.)

  16. The unaristocratic family struggled to make ends meet.
    (Soylu bir kökenden gelmeyen aile, geçimlerini sağlamak için mücadele etti.)

  17. Her unaristocratic upbringing made her appreciate the little

things in life.
(Mütevazi bir çocukluk geçirmesi, hayatta küçük şeyleri takdir etmesini sağladı.)

  1. The unaristocratic restaurant served the most delicious food in town.
    (Soylu kökenlere sahip olmayan restoran, şehirdeki en lezzetli yemekleri sunuyordu.)

  2. The unaristocratic musician was a rising star in the music industry.
    (Soylu bir kökenden gelmeyen müzisyen, müzik endüstrisinde yükselen bir yıldızdı.)

  3. The unaristocratic attitude of the teacher made the students feel comfortable.
    (Öğretmenin soylu kökenlere uymayan tutumu, öğrencilerin rahat hissetmelerini sağladı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.