Umpteenth İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Umpteenth İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Umpteenth

Umpteenth, “çok sayıda” veya “son kez” anlamlarına gelen bir sıfat.

Örnek cümleler:

1. I’ve told you the umpteenth time, don’t leave your dirty dishes in the sink! (Sana umpteenth kez söyledim, kirli tabaklarını lavaboda bırakma!)
2. This is the umpteenth time I’ve tried to call you, why don’t you answer your phone? (Seni aramaya umpteenth kez deniyorum, neden telefonuna cevap vermiyorsun?)
3. He gave the umpteenth excuse for being late to work. (İşe geç kalmak için umpteenth bahanesini verdi.)
4. She has watched the umpteenth episode of her favorite TV show. (Favori TV programının umpteenth bölümünü izledi.)
5. I’ve heard this umpteenth time, I don’t want to hear it again. (Bu umpteenth kez duydum, tekrar duymak istemiyorum.)
6. After the umpteenth try, she finally passed her driving test. (Umpteenth denemesinden sonra, nihayet ehliyet sınavını geçti.)
7. I’ve given him the umpteenth warning about his behavior, but he doesn’t seem to listen. (Davranışıyla ilgili umpteenth uyarıyı verdim ama dinlediği yok gibi görünüyor.)
8. The umpteenth time she visited Paris, she still couldn’t get enough of the Eiffel Tower. (Paris’i umpteenth kez ziyaret ettiğinde, hala Eyfel Kulesi’nden doyamadı.)
9. I’ve read the umpteenth article about the benefits of meditation. (Meditasyonun faydalarıyla ilgili umpteenth makaleyi okudum.)
10. He’s given me the umpteenth excuse for not finishing his homework. (Ödevini bitiremediği için umpteenth bahanesini verdi.)
11. I’ve heard this song for the umpteenth time, and I still love it. (Bu şarkıyı umpteenth kez duydum ve hala seviyorum.)
12. She’s gone on the umpteenth diet, but she still can’t lose weight. (Umpteenth diyetine başladı, ama hala kilo veremiyor.)
13. He’s been to the umpteenth job interview, but still hasn’t found a job. (Umpteenth iş görüşmesine gitti, ama hala bir iş bulamadı.)
14. I’ve given her the umpteenth chance to apologize, but she still hasn’t. (Özür dilemesi için umpteenth şansı verdim, ama hala dilemedi.)
15. He’s told me the umpteenth joke about chickens crossing the road. (Yolun karşısına geçen tavuklarla ilgili umpteenth şakayı bana anlattı.)
16. She’s listened to the umpteenth audiobook in her favorite series. (Favori serisinin umpteenth sesli kitabını dinledi.)
17. After the umpteenth time of losing his keys, he finally got a keychain. (Anahtarlarını umpteenth ke

defalarca kaybettikten sonra nihayet bir anahtarlık aldı.)
18. I’ve seen this umpteenth ad for a weight loss supplement, but I don’t believe in quick fixes. (Bu zayıflama takviyesi reklamını umpteenth kez gördüm, ama hızlı çözümlere inanmıyorum.)

19. He’s given the umpteenth reason why he can’t come to the party. (Partiye gelmeyeceği için umpteenth nedeni verdi.)
20. She’s tried the umpteenth recipe for chocolate cake, and this one is finally perfect. (Çikolatalı kek için umpteenth tarifi denedi ve bu sonunda mükemmel oldu.)