
Tilting İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Tilting İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Tilting, “eğme, yatırma veya eğik duruma getirme” anlamına gelir. Aşağıda, tilting kelimesinin İngilizce örnek cümlelerini ve Türkçe karşılıklarını bulabilirsiniz:
- The ship started tilting to one side when the storm hit. (Fırtına başladığında gemi bir tarafa yatmaya başladı.)
- The waiter was tilting the bottle of wine to pour it into the glass. (Garson, şarap şişesini eğerek bardağa dolduruyordu.)
- The picture on the wall was tilting slightly to the left. (Duvarın üzerindeki resim biraz sola doğru eğik duruyordu.)
- She tilted her head back and laughed. (Başını geriye doğru eğip güldü.)
- The tower was tilting dangerously and had to be demolished. (Kule tehlikeli bir şekilde eğilmişti ve yıkılması gerekiyordu.)
- He tilted his chair back and put his feet up on the desk. (Sandalyesini geriye doğru eğdi ve ayaklarını masanın üzerine koydu.)
- The sun was tilting towards the horizon, signaling the end of the day. (Güneş, günün sonunu işaret eden şekilde ufka doğru eğiliyordu.)
- The scales tilted in his favor, and he won the case. (Terazi onun lehine eğildi ve dava kazandı.)
- She tilted the mirror to get a better view of her hair. (Saçlarını daha iyi görmek için aynayı eğdi.)
- The car tilted on the sharp turn, but the driver managed to keep control. (Araç, keskin virajda eğildi ama sürücü kontrolü sağlamayı başardı.)
- The leaning tower of Pisa is famous for its tilt. (Pisa’nın eğik kulesi eğilimiyle ünlüdür.)
- He tilted his hat to shield his eyes from the sun. (Gözlerini güneşten korumak için şapkasını eğdi.)
- The plane tilted sharply to the right, causing the passengers to gasp. (Uçak, sert bir şekilde sağa doğru eğildi ve yolcular nefeslerini tuttular.)
- The tower of London was once used for tilting tournaments. (Londra Kulesi, eskiden eğilme turnuvaları için kullanılırdı.)
- The dog tilted its head in confusion when it heard the strange noise. (Köpek, garip sesi duyduğunda kafasını karıştırarak eğdi.)
- The floor was tilting downwards, making it difficult to walk. (Zemin aşağı doğru eğilmişti, yürümeyi zorlaştırıyordu.)
- She tilted the umbrella to keep the rain off her face. (Yüzünden yağmuru uzak tutmak için şemsiy
‘sini eğdi.)
18. The tilting of the Earth’s axis causes the seasons. (Dünya’nın ekseninin eğilmesi, mevsimleri oluşturur.)
- The artist tilted the canvas to get a better angle for painting. (Sanatçı, resim yapmak için daha iyi bir açı elde etmek için tuvali eğdi.)
- The bookshelf was tilting dangerously, so they had to secure it to the wall. (Kitaplık tehlikeli bir şekilde eğilmişti, bu yüzden duvara sabitlemek zorunda kaldılar.)
Türkçe karşılıklar:
- eğme
- doldurma
- eğik durumda olma
- başını geriye doğru eğme
- tehlikeli bir şekilde eğilme
- geriye doğru eğme
- ufka doğru eğilme
- eğilme (terazide)
- eğme (ayna)
- eğilme (araba)
- eğik durma
- başını eğme (şapka)
- sert şekilde eğilme (uçak)
- eğilme turnuvaları
- başını eğme (köpek)
- aşağı doğru eğilme (zemin)
- yüzünden uzak tutma (şemsiye)
- eksenin eğilmesi
- daha iyi bir açı elde etmek için eğme (tuval)
- tehlikeli bir şekilde eğilme (kitaplık)
Hemen Yorum Yaz