Tempest İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Tempest İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Tempest Nedir?

Tempest, Türkçede “fırtına” anlamına gelmektedir.

Örnek Cümleler:

1. The tempest outside was so strong that it blew down several trees. (Dışarıdaki fırtına o kadar güçlüydü ki birkaç ağaç devrildi.)
2. The sailors struggled to navigate through the tempest. (Denizciler fırtınadan geçmekte zorlandılar.)
3. The tempestuous weather forced us to cancel our outdoor plans. (Fırtınalı hava, açık havada planlarımızı iptal etmemize sebep oldu.)
4. The tempestuous relationship between the two countries was evident during the meeting. (İki ülke arasındaki fırtınalı ilişki, toplantı sırasında açıkça görülebildi.)
5. The playwright Shakespeare wrote a famous play called “The Tempest”. (Oyun yazarı Shakespeare, “The Tempest” adlı ünlü bir oyun yazdı.)
6. The tempest of emotions inside her made it difficult for her to make a rational decision. (İçindeki duyguların fırtınası, mantıklı bir karar vermesini zorlaştırdı.)
7. The tempest in the ocean created large waves that crashed against the shore. (Denizdeki fırtına, kıyıya çarpan büyük dalgalar yarattı.)
8. The tempestuous argument between the two friends ended their friendship. (İki arkadaş arasındaki fırtınalı tartışma, dostluklarını bitirdi.)
9. The tempest of applause that followed his performance was well-deserved. (Performansının ardından gelen alkış fırtınası hak edilmişti.)
10. The tempest of emotions on her face made it clear that she was not happy with the news. (Yüzündeki duygu fırtınası, haberden memnun olmadığını açıkça gösteriyordu.)
11. The tempest in her heart finally calmed down after she talked to her therapist. (Kalbindeki fırtına, terapistiyle konuştuktan sonra sonunda yatıştı.)
12. The tempest of anger inside him made him say things he didn’t mean. (İçindeki öfke fırtınası, söylemek istemediği şeyleri söylemesine sebep oldu.)
13. The tempestuous debate between the two candidates was watched by millions of people. (İki aday arasındaki fırtınalı tartışma, milyonlarca insan tarafından izlendi.)
14. The tempestuous mood swings made it difficult for her to maintain relationships. (Fırtınalı ruh halleri, ilişkilerini sürdürmesini zorlaştırdı.)
15. The tempest in his mind prevented him from concentrating on his work. (Zihnindeki fırtına, işine odaklanmasını engelledi.)
16. The tempestuous market conditions made it difficult for investors to make sound decisions. (Fırtınalı piyasa koşulları, yatırı

mcıların sağlam kararlar almalarını zorlaştırdı.)
17. The tempestuous winds made it impossible for the plane to land safely. (Fırtınalı rüzgarlar, uçağın güvenli bir şekilde iniş yapmasını imkansız hale getirdi.)

18. The tempest of excitement among the fans was palpable as the team won the championship. (Takım şampiyon olduğunda, hayranlar arasındaki heyecan fırtınası hissedilebilirdi.)
19. The tempestuous reaction from the public led to the government reversing its decision. (Kamuoyundan gelen fırtınalı tepki, hükümetin kararını geri çekmesine sebep oldu.)
20. The tempest of fear inside her dissipated as she realized that everything was going to be okay. (İçindeki korku fırtınası, her şeyin iyi olacağını fark ettiğinde dağıldı.)