Temperate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Temperate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Temperate

Temperate, ılımlı veya orta sıcaklıkta olan anlamına gelir. Bu kelime ayrıca davranış veya söylem için de kullanılabilir.

  1. The temperate climate in this region is perfect for growing grapes. (Bu bölgedeki ılımlı iklim üzüm yetiştirmek için mükemmel.)
  2. She always speaks in a temperate manner, never raising her voice. (O her zaman ılımlı bir şekilde konuşur, asla sesini yükseltmez.)
  3. The temperate breeze made the hot day much more bearable. (Ilıman esinti sıcak günü çok daha dayanılabilir hale getirdi.)
  4. It’s important to maintain a temperate attitude in the workplace. (İş yerinde ılımlı bir tutum korumak önemlidir.)
  5. The temperate waters around the island are perfect for swimming. (Ada çevresindeki ılımlı sular yüzme için mükemmeldir.)
  6. She took a temperate approach to the issue, considering all sides before making a decision. (Karara varmadan önce tüm tarafları göz önünde bulundurarak soruna ılımlı bir yaklaşım sergiledi.)
  7. The temperate climate in this area means that we don’t need to worry about extreme weather conditions. (Bu bölgedeki ılımlı iklim, aşırı hava koşullarıyla ilgili endişelenmemize gerek olmadığı anlamına gelir.)
  8. The coach always emphasizes the importance of taking a temperate approach to training. (Antrenman yaparken ılımlı bir yaklaşım benimsemenin önemini her zaman vurgular.)
  9. The temperate forests in this area are home to many different species of wildlife. (Bu bölgedeki ılıman ormanlar birçok farklı yaban hayatı türüne ev sahipliği yapar.)
  10. It’s important to maintain a temperate tone when discussing sensitive topics. (Duyarlı konuları tartışırken ılımlı bir tonu korumak önemlidir.)
  11. The temperate climate in this region allows for a variety of crops to be grown. (Bu bölgedeki ılımlı iklim birçok farklı ürünün yetiştirilmesine izin verir.)
  12. He approached the negotiations with a temperate mindset, willing to compromise for the good of both parties. (İki tarafın da iyiliği için uzlaşmaya hazır bir zihniyetle müzakerelere yaklaştı.)
  13. The temperate weather conditions made for a pleasant day of hiking. (Ilıman hava koşulları yürüyüş yapmak için keyifli bir gün geçirmemizi sağladı.)
  14. It’s important to maintain a temperate demeanor when dealing with difficult people. (Zor insanlarla uğraşırken ılımlı bir tavır sergilemek önemlidir.)
  15. The temperate waters of the lake are perfect for boating and fishing. (Gölün ılıman suları tekne gezisi ve balık tutmak için mükemmeldir.)
  16. She always approaches criticism with a temperate attitude, willing

to learn and improve from feedback. (Eleştirilere her zaman ılımlı bir tavırla yaklaşır, geri bildirimden öğrenmeye ve gelişmeye açıktır.)
17. The temperate climate in this area allows for outdoor activities to be enjoyed year-round. (Bu bölgedeki ılımlı iklim, yıl boyunca açık hava etkinliklerinin keyifli olmasını sağlar.)

  1. He always takes a temperate approach to conflicts, seeking a peaceful resolution. (Çatışmalara her zaman ılımlı bir yaklaşım benimser, barışçıl bir çözüm arar.)
  2. The temperate climate of the region attracts tourists from all over the world. (Bölgenin ılımlı iklimi dünyanın dört bir yanından turistleri çeker.)
  3. It’s important to maintain a temperate perspective when faced with challenging situations, in order to make rational decisions. (Zorlu durumlarla karşı karşıya kaldığımızda ılımlı bir perspektifi korumak, rasyonel kararlar vermemizi sağlar.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.