Tattered İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Tattered İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Tattered

Tattered kelimesi Türkçede “yırtık pırtık, paramparça, eski ve yıpranmış” gibi anlamlara gelir.

  1. My old backpack was tattered and falling apart. (Eski sırt çantam yırtık pırtıktı ve dağılıyordu.)
  2. She wore a tattered dress to the party. (Partiye yırtık bir elbise giydi.)
  3. The tattered flag flew proudly in the wind. (Yıpranmış bayrak gururla rüzgarla dalgalanıyordu.)
  4. He held a tattered book in his hands. (Elinde yıpranmış bir kitap tutuyordu.)
  5. The curtains were old and tattered. (Perdeler eski ve yırtıktı.)
  6. The tattered sofa was uncomfortable to sit on. (Yıpranmış kanepe üzerinde oturmak rahatsız ediciydi.)
  7. Her hair was tattered and unkempt. (Saçları yıpranmış ve dağınıktı.)
  8. The tattered pages of the journal were filled with memories. (Derginin yıpranmış sayfaları anılarla doluydu.)
  9. The tattered road map was difficult to follow. (Yıpranmış yol haritasını takip etmek zordu.)
  10. The tattered backpack was filled with books and papers. (Yıpranmış sırt çantası kitaplar ve kağıtlarla doluydu.)
  11. The tattered flag was a symbol of the country’s resilience. (Yıpranmış bayrak ülkenin dayanıklılığının bir sembolüydü.)
  12. The tattered clothes were donated to charity. (Yıpranmış giysiler hayır kurumuna bağışlandı.)
  13. The tattered carpet needed to be replaced. (Yıpranmış halı değiştirilmeliydi.)
  14. The tattered umbrella was useless in the rain. (Yıpranmış şemsiye yağmurda işe yaramazdı.)
  15. The tattered teddy bear was her favorite toy. (Yıpranmış ayı, onun favori oyuncaklarındandı.)
  16. The tattered flag had flown over the building for decades. (Yıpranmış bayrak bina üzerinde yıllarca dalgalanmıştı.)
  17. The tattered notebook contained her most precious memories. (Yıpranmış defter onun en değerli anılarını içeriyordu.)
  18. The tattered banner hung from the rafters. (Yıpranmış afiş kirişlerden sarkıyordu.)
  19. The tattered bookshelf was filled with books. (Yıpranmış kitaplık kitaplarla doluydu.)
  20. The tattered painting had seen better days. (Yıpranmış tablo daha iyi günlerini yaşamıştı.)
  1. The tattered curtains flapped in the breeze. (Yıpranmış perdeler hafif rüzgarla dalgalanıyordu.)
  2. The tattered flag was a reminder of the sacrifices made for freedom. (Yıpranmış bayrak özgürlük için yapılan fedakarlıkların bir hatırlatıcısıydı.)
  3. The tattered backpack had been with him on all his adventures. (Yıpranmış sırt çantası tüm maceralarında yanındaydı.)
  4. The tattered notebook held all of his scribbled ideas. (Yıpranmış defter tüm çiziktirilmiş fikirlerini içeriyordu.)
  5. The tattered shirt was his lucky shirt. (Yıpranmış gömlek onun şanslı gömleğiydi.)
  6. The tattered poster had been on his wall since childhood. (Yıpranmış poster çocukluğundan beri duvarında asılıydı.)
  7. The tattered blanket had been passed down through generations. (Yıpranmış battaniye nesiller boyu ailede kalıtılmıştı.)
  8. The tattered edges of the pages were evidence of its frequent use. (Sayfaların yıpranmış kenarları sık kullanımın kanıtıydı.)
  9. The tattered flag was raised in honor of the fallen soldiers. (Yıpranmış bayrak düşen askerler için saygıyla çekildi.)
  10. The tattered book held the secrets of a forgotten world. (Yıpranmış kitap unutulmuş bir dünyanın sırlarını barındırıyordu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.