Strenuous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Strenuous Nedir?
Strenuous, yoğun çaba gerektiren, zorlu ve yorucu anlamına gelen bir İngilizce kelime olarak kullanılır.
Örnek Cümleler:
- She found the strenuous hike up the mountain to be quite challenging. (Dağa tırmanmak oldukça zorlu bir çaba gerektiriyor.)
- The athletes had to undergo a strenuous training regimen to prepare for the competition. (Sporcular yarışmaya hazırlanmak için zorlu bir antrenman programından geçmek zorundaydı.)
- The construction workers worked under strenuous conditions during the heatwave. (İnşaat işçileri sıcak havalarda zorlu koşullar altında çalıştılar.)
- The company faced a strenuous financial situation during the economic downturn. (Şirket ekonomik durgunluk döneminde zorlu bir mali durumla karşı karşıya kaldı.)
- The students had to complete a strenuous project to pass the course. (Öğrenciler dersi geçmek için zorlu bir proje tamamlamak zorunda kaldılar.)
- The marathon runners faced a strenuous course with steep hills and rough terrain. (Maraton koşucuları dik yamaçlar ve zorlu araziyle dolu bir parkuru tamamlamak zorunda kaldılar.)
- The job interview was a strenuous process with multiple rounds of questioning. (İş görüşmesi, birden fazla soru turuyla zorlu bir süreçti.)
- The rescue workers faced a strenuous task of saving people trapped in the burning building. (Kurtarma ekipleri, yanmakta olan binada mahsur kalan insanları kurtarmak için zorlu bir görevle karşı karşıya kaldılar.)
- The student-athlete had to balance a strenuous athletic schedule with a demanding academic workload. (Öğrenci-sporcu, yoğun bir spor programını zorlu bir akademik iş yüküyle dengelemek zorunda kaldı.)
- The mountaineers faced a strenuous climb to reach the summit of the mountain. (Dağcılar, dağın zirvesine ulaşmak için zorlu bir tırmanışla karşı karşıya kaldılar.)
- The author underwent a strenuous editing process to perfect the manuscript. (Yazar, el yazmasını mükemmelleştirmek için zorlu bir düzenleme sürecinden geçti.)
- The factory workers had to endure strenuous working conditions with long hours and heavy machinery. (Fabrika işçileri, uzun saatler ve ağır makine ekipmanlarıyla zorlu çalışma koşullarına dayanmak zorunda kaldılar.)
- The hikers faced a strenuous trail with rocky terrain and steep inclines. (Doğa yürüyüşçüleri, kayalık arazi ve dik yokuşlarla dolu zorlu bir patikayla karşı karşıya kaldılar.)
- The soldier underwent a strenuous training program to prepare for deployment. (Asker, görevlendirilmeye hazırlanmak
için zorlu bir eğitim programından geçti.)
15. The yoga class included several strenuous poses that required a lot of strength and flexibility. (Yoga dersi, güç ve esneklik gerektiren birkaç zorlu duruş içeriyordu.)
- The CEO faced a strenuous task of turning around the struggling company. (CEO, zor durumda olan şirketi kurtarmak için zorlu bir görevle karşı karşıya kaldı.)
- The swimmers had to swim multiple laps in the pool as part of their strenuous workout routine. (Yüzücüler, zorlu antrenman programlarının bir parçası olarak havuzda birden fazla tur atmaları gerekiyordu.)
- The expedition to the Arctic was a strenuous journey that tested the explorers’ endurance. (Kuzey Kutbu’na yapılan keşif gezisi, kaşiflerin dayanıklılığını test eden zorlu bir yolculuktu.)
- The lawyer faced a strenuous case that required extensive research and preparation. (Avukat, kapsamlı araştırma ve hazırlık gerektiren zorlu bir dava ile karşı karşıya kaldı.)
- The construction of the skyscraper was a strenuous project that took several years to complete. (Gökdelenin inşası, tamamlanması yıllar süren zorlu bir proje oldu.)
Hemen Yorum Yaz