Strand İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Strand İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Strand

Strand, İngilizce dilindeki bir kelime olup, Türkçe anlamı “iplik, tel, saçak” gibi şeylerdir.

1. The strand of hair fell onto her forehead. (Saç teli alnına düştü.)
2. The rope was made up of multiple strands. (İp, birden fazla iplikten oluşuyordu.)
3. She twisted the strand of pearls around her neck. (İnci teli boynuna doladı.)
4. The beach was deserted except for a few people walking along the strand. (Plaj boştu, sadece sahil boyunca yürüyen birkaç kişi vardı.)
5. The embroidery thread was a fine strand of silk. (Nakış ipliği, ince ipek bir tel gibiydi.)
6. A strand of seaweed was tangled in the oar. (Deniz yosunu, kürekle dolanmıştı.)
7. The curtains had long, flowing strands of tassels. (Perdelerde uzun, akışkan püsküllü iplikler vardı.)
8. The wire was twisted into a strand for added strength. (Tel, daha fazla dayanıklılık için bir iplik şeklinde bükülmüştü.)
9. The book was bookmarked with a strand of ribbon. (Kitap, bir kurdele ipliği ile ayarlanmıştı.)
10. The necklace was made of a single strand of beads. (Kolye, tek bir boncuk ipliğinden yapılmıştı.)
11. He broke off a strand of spaghetti and twirled it onto his fork. (Spagetti ipliğinden bir parça kopardı ve çatalına doladı.)
12. The guitar had a broken strand on one of the strings. (Gitarın tellerinden birinde kırılmış bir iplik vardı.)
13. The sweater was knitted with a thick strand of wool. (Kazak, kalın yünden örülmüş bir iplikle yapılmıştı.)
14. She found a strand of hair in her soup. (Çorbasında bir saç teli buldu.)
15. The fabric was woven with strands of metallic thread. (Kumaş, metalik ipliklerin ipliklerinden dokunmuştu.)
16. The spider spun a delicate strand of silk. (Örümcek, hassas bir ipek ipliği dokudu.)
17. The chandelier was adorned with strands of crystal beads. (Avize, kristal boncuk iplikleri ile süslenmişti.)
18. The rope ladder had several strands frayed at the end. (Halat merdivenin sonunda birkaç iplik sıyrılmıştı.)
19. The wind blew the strand of hair across her face. (Rüzgar, saç teli yüzüne doğru uçurdu.)
20. The scarf was made of a soft, fuzzy strand of yarn. (Atkı, yumuşak ve tüylü bir yünden yapılmıştı.)

21. She braided her hair into three strands. (Saçını üç tutamağa ayırdı ve ördü.)
22. The necklace had a broken strand, causing the beads to scatter. (Kolyenin bir ipliği kırıldığından, boncuklar saçılmıştı.)
23. The cello strings were each made of multiple strands of wire. (Çello telleri, her biri birden fazla tel ipliğinden yapılmıştı.)
24. The water droplets clung to the strand of spider silk. (Su damlacıkları, örümcek ipliği üzerinde tutunmuştu.)
25. The curtain had a strand of thread hanging loose. (Perdenin bir ipliği gevşek şekilde sallanıyordu.)
26. She tied the bouquet of flowers with a strand of ribbon. (Çiçek buketini bir kurdele ipliği ile bağladı.)
27. The rope ladder had several strands woven together. (Halat merdivenin birkaç ipliği bir araya örülmüştü.)
28. She carefully threaded a strand of beads onto the wire. (Dikkatlice bir iplik boncuk teli üzerine geçirdi.)
29. The spider web was made up of multiple strands of silk. (Örümcek ağı, birden fazla ipek ipliğinden oluşuyordu.)
30. The hairdresser trimmed the split ends from the strand of hair. (Kuaför, saç telinin çatallı ucunu kesti.)