Sow İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Sow İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Sow İle İlgili Cümleler

Sow, Türkçede “tohum ekmek” anlamına gelir.

1. The farmer is sowing the seeds in the field. (Çiftçi, tarlada tohum ekiyor.)
2. She sowed the wildflower seeds in the garden. (O, bahçede yabani çiçek tohumları ekti.)
3. The government is sowing the seeds of democracy in the country. (Hükümet, ülkede demokrasinin tohumlarını ekiyor.)
4. He sowed doubt in her mind with his words. (O, sözleriyle onun zihninde şüphe ekti.)
5. The wind sows the seeds of the dandelion. (Rüzgar, karahindiba tohumlarını saçar.)
6. It’s time to sow the vegetables in the garden. (Bahçede sebzeleri ekmek için zamanı geldi.)
7. She sowed the idea in his mind, and it grew into a business. (O, fikri zihnine ekti ve bu bir işe dönüştü.)
8. The company is sowing the seeds of innovation with its new product line. (Şirket, yeni ürün serisiyle yeniliklerin tohumlarını ekiyor.)
9. She sowed the seeds of rebellion in her students’ minds. (O, öğrencilerinin zihninde isyanın tohumlarını ekti.)
10. The gardener is sowing the flower seeds in neat rows. (Bahçıvan, çiçek tohumlarını düzenli sıralar halinde ekiyor.)
11. They sowed the seeds of discord between the two friends. (İki arkadaş arasında anlaşmazlığın tohumlarını ektiler.)
12. He sowed the idea of a charity event, and everyone loved it. (O, bir hayır etkinliği fikrini ekti ve herkes sevdi.)
13. The rain will sow the seeds for next year’s crop. (Yağmur, gelecek yılın ürünleri için tohum ekecek.)
14. She sowed kindness wherever she went. (O, gittiği her yerde sevgi ekti.)
15. The campaign is sowing the seeds of awareness about climate change. (Kampanya, iklim değişikliği hakkında farkındalığın tohumlarını ekiyor.)
16. He sowed the seeds of doubt in the jury’s mind. (O, jürinin zihninde şüphenin tohumlarını ekti.)
17. The birds help to sow the seeds of the trees by spreading them around. (Kuşlar, tohumları etrafa yayarak ağaçların tohumlarını ekmeye yardımcı olurlar.)
18. She sowed the seeds of inspiration in her students’ hearts. (O, öğrenciler

19. The company is sowing the seeds of success with its new marketing strategy. (Şirket, yeni pazarlama stratejisiyle başarının tohumlarını ekiyor.)
20. He sowed the seeds of change in the community, and it led to significant progress. (O, toplulukta değişimin tohumlarını ekti ve büyük bir ilerlemeye yol açtı.)