Sopping Wet İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Sopping Wet İle İlgili Cümleler
Türkçe anlamı: Sırılsıklam, çamur içinde kalmış.
- She got caught in the rain and came home sopping wet. (Yağmura yakalandı ve sırılsıklam eve geldi.)
- The clothes on the clothesline were sopping wet after the storm. (Fırtınadan sonra, çamaşır ipindeki kıyafetler sırılsıklam oldu.)
- He jumped into the pool and came out sopping wet. (Havuza atladı ve sırılsıklam çıktı.)
- The dog ran through the sprinkler and was sopping wet when it came back inside. (Köpek sıçramalı sulama sisteminin içinden koştu ve içeri geldiğinde sırılsıklamdı.)
- After the water fight, the children were sopping wet and laughing. (Su savaşı sonrası, çocuklar sırılsıklam olmuş ve gülmekteydi.)
- The hiker slipped and fell into the creek, becoming sopping wet. (Yürüyüşçü kayarak dereye düştü ve sırılsıklam oldu.)
- The rain was so heavy that even with an umbrella, she still ended up sopping wet. (Yağmur o kadar şiddetliydi ki, şemsiye ile bile yine de sırılsıklam oldu.)
- I accidentally spilled my drink on my shirt and it left me sopping wet. (Kazara içeceğimi gömleğime döktüm ve sırılsıklam oldum.)
- The boat capsized and the passengers were sopping wet as they swam to safety. (Tekne alabora oldu ve yolcular güvenliğe yüzerken sırılsıklam oldular.)
- She jumped into the ocean and came out sopping wet and shivering. (Okyana atladı ve sırılsıklam çıktı, titriyordu.)
- The car broke down in the middle of a rainstorm and they were left sopping wet while waiting for a tow truck. (Araba yağmurlu bir fırtınada bozuldu ve çekici beklerken sırılsıklam kaldılar.)
- The roof leaked during the storm, leaving the floor sopping wet. (Fırtınada çatı sızdırdı ve zemin sırılsıklam oldu
- The water balloon burst on her head and left her sopping wet. (Su balonu başında patladı ve sırılsıklam oldu.)
- The toddler ran through the sprinklers and was sopping wet but happy. (Küçük çocuk sıçramalı sulama sisteminin içinden koştu ve sırılsıklam oldu ama mutluydu.)
- The wet grass left their shoes sopping wet. (Islak çimler ayakkabılarını sırılsıklam yaptı.)
- The water ride at the amusement park left them sopping wet but smiling. (Eğlence parkındaki su sürüşü onları sırılsıklam yaptı ama gülümsüyorlardı.)
- The rain was so heavy that even with a raincoat, he still ended up sopping wet. (Yağmur o kadar şiddetliydi ki, yağmurlukla bile yine de sırılsıklam oldu.)
- The sponge soaked up the water until it was sopping wet. (Sünger, sırılsıklam olana kadar suyu emdi.)
- The swimmer climbed out of the pool and was sopping wet from head to toe. (Yüzücü havuzdan çıktı ve baştan ayağa sırılsıklam oldu.)
- The rain flooded the streets, leaving pedestrians sopping wet and stranded. (Yağmur sokakları su bastı, yaya kalan insanlar sırılsıklam oldu ve mahsur kaldılar.)
Hemen Yorum Yaz