Solve İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Solve İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Solve

Solve, bir sorunu çözmek, bir şeyi düzeltmek veya bir sonucu elde etmek için bir çaba harcamak anlamına gelir.

Örnek Cümleler:

1. I need to solve this math problem before class starts. (Ders başlamadan önce bu matematik problemi çözmeliyim.)
2. The team needs to solve the issue with the server before we can launch the website. (Web sitesini başlatmadan önce ekip sunucu sorununu çözmeli.)
3. We have to solve the traffic problem in this city. (Bu şehirdeki trafik sorununu çözmeliyiz.)
4. The detective was able to solve the mystery of the missing necklace. ( Dedektif, kaybolan kolyenin sırrını çözebildi.)
5. She was able to solve the puzzle in under 10 minutes. (O, bulmacayı 10 dakikadan kısa bir sürede çözebildi.)
6. They worked together to solve the problem. (Sorunu çözmek için birlikte çalıştılar.)
7. The doctor was able to solve the patient’s health problem. (Doktor, hastanın sağlık sorununu çözebildi.)
8. We need to solve this issue as soon as possible. (Bu sorunu mümkün olan en kısa sürede çözmeliyiz.)
9. The company is trying to solve the customer’s complaint. (Şirket, müşterinin şikayetini çözmeye çalışıyor.)
10. The engineers were able to solve the problem with the machine. (Mühendisler, makinedeki sorunu çözebildiler.)
11. They were able to solve the disagreement between the two parties. (İki taraf arasındaki anlaşmazlığı çözebildiler.)
12. The teacher helped the student solve the difficult equation. (Öğretmen, öğrencinin zor denklemi çözmesine yardımcı oldu.)
13. The company hired a consultant to help solve the financial problem. (Şirket, finansal sorunu çözmeye yardımcı olmak için bir danışman tuttu.)
14. The government is working to solve the unemployment problem. (Hükümet, işsizlik sorununu çözmek için çalışıyor.)
15. We need to solve the issue of the leaking faucet. (Sızan musluk sorununu çözmeliyiz.)
16. The team was able to solve the communication breakdown. (Ekip, iletişim kopukluğunu çözebildi.)
17. The company needs to solve the problem with the production line. (Şirket, üretim hattı sorununu çözmeli.)
18. The teacher encouraged the students to solve the problem on their own. (Öğretmen, öğrencileri sorunu kendi başlarına çözmeye teşvik etti.)
19. The scientist spent years trying to solve the complex equation. (Bilim adamı, karmaşık denklemi çözmeye yıllarını harcadı.)
20. The lawyer helped her client solve the legal issue. (Avukat, müvekkilinin hukuki sorununu çözmesine yardı

mcı olanakları sağladı.)