Solitary İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Solitary İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Anlamı: Yalnız, tek başına, tenha.
- She lived a solitary life in the countryside. (O, kırsalda yalnız bir hayat yaşadı.)
- The prisoner spent years in solitary confinement. (Mahkum yıllarını yalnız hücrede geçirdi.)
- The cat was a solitary creature and didn’t like other cats. (Kedi yalnız bir yaratıktı ve diğer kedilerden hoşlanmazdı.)
- John went for a solitary walk in the park. (John, parkta yalnız bir yürüyüşe çıktı.)
- She prefers solitary activities like reading and painting. (O, okuma ve resim gibi yalnız aktiviteleri tercih ediyor.)
- The solitary tree stood in the middle of the field. (Yalnız ağaç tarlanın ortasında durdu.)
- The prisoner was kept in solitary confinement for his own safety. (Mahkum kendi güvenliği için yalnız hücrede tutuldu.)
- He lived in a solitary cabin in the woods. (Ormanda yalnız bir kulübede yaşıyordu.)
- The artist enjoyed the solitary process of creating art. (Sanatçı sanat yaratma sürecinin yalnızlığını keyif aldı.)
- She found comfort in the solitary silence of the library. (O, kütüphanenin yalnız sessizliğinde rahatlama buldu.)
- The mountain was a solitary peak in the vast landscape. (Dağ geniş manzarada yalnız bir zirveydi.)
- The solitary candle provided the only light in the dark room. (Yalnız mum karanlık odada tek ışık kaynağı sağladı.)
- He felt a sense of peace in his solitary retreat in the mountains. (Dağlardaki yalnız çekilme yerinde huzur hissetti.)
- The old man enjoyed his solitary walks on the beach. (Yaşlı adam plajda yalnız yürüyüşlerinden zevk aldı.)
- The researcher spent long hours in solitary study. (Araştırmacı yalnız çalışma saatlerinde uzun zaman harcadı.)
- She preferred the solitary beauty of the desert over the crowded cities. (O, kalabalık şehirler yerine yalnız çölün güzelliğini tercih etti.)
- The prisoner’s only human contact was with the guard during his solitary confinement. (Mahkumun tek insan teması yalnız hücrede gardiyanla oldu.)
- The artist found inspiration in the solitary beauty of nature. (Sanatçı doğanın yalnız güzelliğinde ilham buldu.)
- He enjoyed the solitary challenge of climbing the mountain alone. (Dağa yalnız tırmanma zorluğundan zevk aldı.)
- The writer found solace in the solitary act of writing. (Yazar, yalnız yazma eyleminde teselli buldu.)
Solitary İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı (Devamı)
- The prisoner’s mental health deteriorated during his long period of solitary confinement. (Mahkumun uzun süreli yalnız hücrede kalması zihinsel sağlığını bozdu.)
- She found peace in the solitary beauty of the sunrise over the ocean. (O, okyanus üzerindeki güneşin yalnız güzelliğinde huzur buldu.)
- The solitary hermit lived in the mountains for years. (Yalnız rahip yıllarca dağlarda yaşadı.)
- He enjoyed the solitary pleasure of fishing in the quiet lake. (O, sessiz gölde yalnızca balık tutmanın zevkini aldı.)
- The prisoner was released from solitary confinement after years of isolation. (Mahkum yıllarca izolasyonun ardından yalnız hücreden serbest bırakıldı.)
- She found solace in the solitary moments of meditation. (O, meditasyonun yalnız anlarında teselli buldu.)
- The solitary musician played beautiful music in the empty concert hall. (Yalnız müzisyen boş konser salonunda güzel müzik çaldı.)
- The writer sought inspiration in the solitary moments of being in nature. (Yazar doğada yalnız anların ilhamını aradı.)
- He preferred the solitary atmosphere of his home office over a busy workplace. (O, yoğun iş yerine karşı ev ofisi’nin yalnız atmosferini tercih etti.)
- The prisoner’s only exercise during solitary confinement was pacing back and forth in his cell. (Mahkumun yalnız hücredeki tek egzersizi hücresinde ileri geri yürümekti.)
Hemen Yorum Yaz