Şehitler Haftası İle İlgili Yazı

Şehitler Haftası İle İlgili Yazı hakkında bilgi kısaca.

Din, vatan veya millet uğruna canını veren kişi kutsal bir iş yapmıştır. Bu kişi bunu Allah rızası için yapmış ve Müslüman ise şehit adını alır. İslam dininde peygamberlik en yüce rütbedir. Şehitlik bundan sonra gelen en yüce ikinci rütbedir. Türk kültüründe de şehitlik en onurlu ölüm şeklidir.

Bu topraklarda geçmişte Müslümanlığın yayılması ve İslam dinini tanıtılması için pek çok uğraşlar verilmiştir. Bunun için savaşlar yapılmıştır. İşte bu savaşlar pek çok şehit verilmesine sebep olmuştur. Fakat en sonunda İslam bu topraklara ulaşmıştır. Fakat İslama da uyan bir şekilde işgal edilen yerlerde asla zulüm yapılmamıştır. Sömürmek yerine buradaki halklara hizmet edilmiş ve İslam’ın güzellikleri anlatılmıştır. Camiler, köprüler, medreseler yapılmıştır ve bu toprakların sahibi olunmuştur.

Fakat yüzlerce yıl sonra topraklarımıza göz dikilmiştir. Osmanlı parçalanmak üzereyken tek sahip olduğu topraklar Anadoludur. Fakat dış güçler buraları da kendi topraklarına katmak istemiş ve yüzyıllar öncesinin intikamını almayı amaçlamıştır. En ölümcül savaş aletleriyle bu millete saldırdıklarında yüzyılların yorgunluğu üzerinde olan milletimiz başlarda kaybedecek gibi olmuştur. Fakat sonradan Mustafa Kemal Atatürk gibi bir deha sayesinde ve askerlerimizin cesareti, milletimizin beraberliğiyle düşman vatanımızdan kovulmuştur. Çanakkale Savaşı da bu hesaplaşmanın en çetin geçtiği yerlerden biridir. Burada bugün “Çanakkale Geçilmez” diyebilmemizin mimarları şehitlerimizdir. Kınalı Hasan da burada şehit düşen bir mehmetçiğimizdir. Şehit düştükten sonra cebinde annesinden gelmiş olan şu mektup bulunmuştur:

“Ey gözümün nuru Hasan’ım, vatanımız cayır cayır yanarken köyümüzde rahat rahat oturamayız. Sen ecdadından, babandan aşağıda kalamazsın… ben senin ananım ama beni ve seni de Allah yarattı, vatan büyüttü. Allah bu vatan için seni besledi. Bu vatanın ekmeği iliklerinde akıyor. Sen vatanımız için bu ailenin kurbanısın. Hasan’ım, söyle zabit efendiye, bizim köyde kurbanlık koyunlar kınalanır. Ben de seni evlatlarımın arasından vatana kurban adadım. Onun için saçını kınalamıştım. El hükmü billah, Allah seni İsmail peygamberin yolundan ayırmasın. Seni melekler şimdiden rahmetle anacaktır. Gözlerinden öperim.  Anan Hatice”

Şehitlik kavramının vatanımızın her bir vatandaşı için ne kadar önemli olduğu bu mektuptan anlaşılmaktadır. Vatan ve millet sevgisi her şeyin üzerindedir. Bu gelenek sürmüştür ve günümüzde de askere giden gençlerimizin ellerine kına yakılmaktadır. Çünkü onlar bu vatan için canlarını kurban etmeye hazır olarak askerlik yapmaktadır.

14 – 20 Nisan günleri arası şehitler haftası olarak belirlenmiştir. Bu hafta boyunca sürekli minnet duyduğumuz şehitlerimize bir kez daha saygı gösterir ve onları anarız. Bayrağımıza kanlarıyla rengini verip bu cennet vatanı bize emanet eden şehitlerimizin ruhlarının şad olmasını diler mekanlarının cennet olmasını umarız.

Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle ‘bu: bir Avrupalı’
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Ostralya’yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ…
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz…
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer…
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler…
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te’sis-i İlahi o metin istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ’nın ebedi serhaddi;
‘O benim sun’-i bedi’im, onu çiğnetme’ dedi.
Asım’ın nesli…diyordum ya…nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi…
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
‘Gömelim gel seni tarihe’ desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb…
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
‘Bu, taşındır’ diyerek Kâ’be’yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin’i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran…
Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a’sâra gömülsen taşacaksın…Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât…
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif Ersoy

images

Şehitler Haftası Hakkında Bilgi Hakkında Yorum Yapabilirsiniz.

2 yorum

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.