Seat İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Seat İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Seat İle İlgili Cümleler

Anlam: Seat, bir kişinin oturması için tasarlanmış bir mobilya parçasıdır.

1. I need to find a seat before the concert starts. (Konser başlamadan önce bir koltuk bulmam gerekiyor.)
2. She took a seat at the bar and ordered a drink. (Barın koltuğuna oturdu ve içki siparişi verdi.)
3. The cinema was packed, and we struggled to find two seats together. (Sinema doluydu ve iki koltuğu yan yana bulmakta zorlandık.)
4. He was offered a seat on the board of directors. (Yönetim kurulunda bir koltuk teklif edildi.)
5. The child was too small to reach the seat belt. (Çocuk, emniyet kemeri ulaşmak için çok küçüktü.)
6. The bride and groom had a special seat at the wedding reception. (Gelin ve damat, düğün resepsiyonunda özel bir koltukta oturdular.)
7. The train conductor came by to check our tickets before we took our seats. (Koltuklarımıza oturmadan önce, tren kondüktörü biletlerimizi kontrol etmek için geldi.)
8. She was nervous and couldn’t stay in her seat during the entire flight. (Sinirliydi ve tüm uçuş boyunca koltuğunda duramadı.)
9. The teacher asked the students to stay in their seats until the end of the lesson. (Öğretmen, dersin sonuna kadar öğrencilerin koltuklarında oturmalarını istedi.)
10. He gave up his seat on the bus to the elderly woman. (Yaşlı kadına otobüste koltuğunu verdi.)
11. The seat of the bicycle was too high, so I couldn’t reach the pedals comfortably. (Bisikletin koltuğu çok yüksekti, bu yüzden pedallara rahatça ulaşamadım.)
12. The restaurant had comfortable seats and a great atmosphere. (Restoran rahat koltukları ve harika bir atmosfere sahipti.)
13. The company had a policy of rotating employees in and out of executive seats every few years. (Şirket, her birkaç yılda bir çalışanları yönetici koltuklarından çıkarıp yerlerine başka çalışanları getirme politikasına sahipti.)
14. She sprained her ankle and had to keep her foot elevated while sitting in a comfortable seat. (Ayak bileği burkuldu ve rahat bir koltukta otururken ayağını yüksekte tutmak zorunda kaldı.)
15. The seat was covered in dust and needed to be cleaned before anyone could sit on it. (Koltuk tozla kaplıydı ve üzerine oturulmadan önce temizlenmesi gerekiyordu.)
16. He was awarded a seat in parliament after winning the election. (Seçimi kazandıktan sonra parlamentoda bir koltuk kazandı.)
17. The restaurant was so busy that we had to wait 30 minutes for a seat. (Restoran o

kadar yoğundu ki, bir koltuk için 30 dakika beklemek zorunda kaldık.)
18. The seat cushion was soft and comfortable, making it easy to relax. (Koltuk minderi yumuşak ve rahattı, bu da rahatlamayı kolaylaştırdı.)

19. She adjusted the seat in the car to make it more comfortable for her long drive. (Uzun sürüşü için arabadaki koltuğu ayarladı, daha rahat hale getirdi.)
20. The stadium had thousands of seats, and all were filled for the big game. (Stadyum binlerce koltuğa sahipti ve hepsi büyük oyun için doluydu.)

Türkçe Karşılıklar:

• koltuk
• barın koltuğu
• koltuk
• yönetim kurulu koltuğu
• koltuk kemeri
• özel koltuk
• koltuklarımıza oturmak
• koltuk
• öğrencilerin koltuklarında oturmaları
• otobüste koltuğunu vermek
• bisiklet koltuğu
• rahat koltuklar
• yönetici koltukları
• rahat koltuk
• koltuk temizliği
• parlamento koltuğu
• restoran koltuğu
• koltuk minderi
• araba koltuğu
• stadyum koltuğu