Scrounge İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Scrounge İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Scrounge İle İlgili Cümleler

Scrounge, “sızlanmak, dilenmek, çareler aramak, bir şeyleri bedava elde etmek” gibi anlamlara gelir. İşte scrounge kelimesinin İngilizce cümle içinde kullanıldığı örnekler:

1. I forgot my wallet at home, so I had to scrounge some change to buy lunch. (Öğle yemeği için para vermek için biraz para bulmak zorunda kaldım.)

2. My roommate always scrounges food from me. (Oda arkadaşım her zaman benden yiyecek dilenir.)

3. He managed to scrounge a free ticket to the concert. (O, konsere ücretsiz bir bilet bulmayı başardı.)

4. I don’t want to scrounge off my parents forever. (Ebediyen ailemden çareler aramak istemiyorum.)

5. She scrounged up some old clothes to donate to charity. (Hayır kurumuna bağışlamak için eski kıyafetler topladı.)

6. We were able to scrounge up enough money to pay for the repairs. (Onarımlar için yeterli parayı toplayabildik.)

7. He scrounged for food in the garbage can. (Çöp kutusunda yiyecek aradı.)

8. The team had to scrounge for equipment after the flood damaged their gear. (Takım, sel ekipmanlarını hasar verdiğinde ekipman aramak zorunda kaldı.)

9. She scrounged through her purse to find her keys. (Anahtarlarını bulmak için çantasını didikledi.)

10. He scrounged a ride home from a friend. (Bir arkadaştan eve bir yolculuk buldu.)

11. We scrounged up a makeshift shelter for the night. (Gece için bir geçici barınak bulduk.)

12. He scrounged around for spare change. (Yedek para için etrafı didikledi.)

13. She scrounged some wood to build a fire. (Bir ateş yakmak için bazı odunlar topladı.)

14. They scrounged up enough volunteers to help with the event. (Etkinlik için yardımcı olacak yeterli gönüllü topladılar.)

15. He scrounged for information about the company before the interview. (Mülakattan önce şirket hakkında bilgi aradı.)

16. She scrounged for a babysitter at the last minute. (Son dakikada bir çocuk bakıcısı aradı.)

17. The homeless man scrounged for food in the alley. (Evsiz adam sokakta yiyecek aradı.)

18. He scrounged up the courage to ask her out. (Onu dışarı çıkarmak için cesaret topladı.)

19. She scrounged up some old photos for the family reunion. (Aile birleşimi için eski

fotoğraflar topladı.)

20. They scrounged for spare parts to fix the broken machine. (Bozuk makineyi tamir etmek için yedek parça aradılar.)

Bu örneklerde de görüldüğü gibi scrounge kelimesi, bir şeyler bulmak ya da elde etmek için arama, dilenme ya da çareler arama anlamlarında kullanılabiliyor.