Scram İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Scram İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Scram kelimesi, “hızla ayrılmak” anlamına gelir. Aşağıda, İngilizce cümlelerde Scram kelimesinin kullanımına örnekler verilmiştir.
- I have to scram now or I’ll be late for my meeting. (Şimdi ayrılmam gerekiyor yoksa toplantıma geç kalacağım.)
- The thieves scrammed when they heard the police sirens. (Hırsızlar polis sireni sesini duyunca hızla kaçtılar.)
- Scram! I don’t want to see your face here again. (Kaybol! Seni bir daha burada görmek istemiyorum.)
- The children scrammed out of the classroom as soon as the bell rang. (Zil çalar çalmaz çocuklar sınıftan hızla çıktılar.)
- I think we should scram before the storm hits. (Fırtına gelmeden önce kaçmalıyız.)
- The restaurant had to close early when a rat scrammed across the floor. (Bir sıçan yerden geçerken restoranın erken kapanması gerekti.)
- Scrambling up the steep hill was a real challenge for the hikers. (Dik tepeyi tırmanmak, yürüyüşçüler için gerçek bir zorluktu.)
- The students had to scram from the building when the fire alarm went off. (Yangın alarmı çalınca öğrenciler binadan hızla ayrılmak zorunda kaldı.)
- The spy had to scram when his cover was blown. (Ajan, kimliği açığa çıkınca hızla ayrılmak zorunda kaldı.)
- The crowd quickly scrammed when the fireworks started to malfunction. (Havai fişekler arızalandığında kalabalık hızla dağıldı.)
- The burglars scrammed with all the jewelry they could carry. (Hırsızlar taşıyabilecekleri tüm mücevherlerle kaçtılar.)
- The team had to scram to catch the last train home. (Eve dönüş için son treni yakalamak için takım hızla ayrılmak zorunda kaldı.)
- The delivery truck had to scram when the road suddenly became flooded. (Yol aniden su altında kalınca teslimat kamyonu hızla kaçmak zorunda kaldı.)
- Scrambling to finish the project before the deadline was stressful for everyone. (Süre dolmadan önce projeyi bitirmek için acele eden herkes için stresliydi.)
- The escape artist quickly scrammed out of the straitjacket before the audience’s eyes. (Kaçış sanatçısı, seyircilerin gözleri önünde straitjacket’ten hızla çıktı.)
- The protesters had to scram when the police arrived with tear gas. (Polis göz yaşartıcı gazla geldiğinde protestocular hızla kaçmak zorunda kaldı.)
- The
- The kids had to scram from the playground when the thunderstorm started. (Gök gürültüsü fırtınası başladığında çocuklar oyun alanından hızla ayrılmak zorunda kaldılar.)
- Scrambling eggs for breakfast is one of my favorite things to do. (Kahvaltıda yumurta çırpma, en sevdiğim şeylerden biridir.)
- The employees had to scram from the building when the fire broke out in the kitchen. (Mutfakta yangın çıktığında çalışanlar binadan hızla ayrılmak zorunda kaldılar.)
- The hikers had to scram when they saw a bear in the distance. (Uzakta bir ayı gördüklerinde yürüyüşçüler hızla kaçmak zorunda kaldılar.)
(Türkçe karşılıklar kalın ve kırmızı renkte yazılmıştır.)
Hemen Yorum Yaz