Run-Down İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Run-Down: Yorgun, bitkin, harap, bakımsız, eski, kötü durumda
Örnek Cümleler:
- I feel run-down after working 12 hours straight. (12 saat kesintisiz çalıştıktan sonra yorgun hissediyorum.)
- The old house looked very run-down. (Eski ev çok bakımsız görünüyordu.)
- She gave a run-down of the events that led to the accident. (Kazaya yol açan olayların bir özetini verdi.)
- I need a vacation to recover from this run-down feeling. (Bu bitkin hisseden kurtulmak için tatil yapmaya ihtiyacım var.)
- The business was in a run-down state before the new owner took over. (Yeni sahip devralmadan önce işletme kötü durumdaydı.)
- I saw a run-down motel on the side of the highway. (Otoyolun kenarında bakımsız bir motel gördüm.)
- After years of neglect, the garden was run-down and overgrown. (Yıllarca ihmal edilmesinin ardından, bahçe bakımsız ve yabani bitkilerle doluydu.)
- She felt run-down after catching a cold. (Soğuk algınlığına yakalandıktan sonra yorgun hissetti.)
- The city’s run-down neighborhoods are in need of renovation. (Şehrin bakımsız mahalleleri yenilenmeye ihtiyaç duyuyor.)
- The company’s finances were in a run-down state due to mismanagement. (Yönetimsizlik nedeniyle şirketin finansları kötü durumdaydı.)
- The run-down car barely made it up the hill. (Bakımsız arabayla tepenin yarısına kadar zor çıktık.)
- The run-down school desperately needs funding for repairs. (Bakımsız okul, onarım için acil bir şekilde finansmana ihtiyaç duyuyor.)
- The CEO gave a run-down of the company’s progress over the past year. (CEO, geçen yıl şirketin ilerlemesi hakkında bir özet verdi.)
- The restaurant was run-down and uninviting. (Restoran bakımsız ve çekici değildi.)
- The run-down train station was in need of major repairs. (Bakımsız tren istasyonu büyük onarımlara ihtiyaç duyuyordu.)
- She felt run-down from the stress of her job. (İş stresinden yorgun hissetti.)
- The run-down factory had been abandoned for years. (Bakımsız fabrika yıllarca terk edilmişti.)
- He gave a run-down of the new software’s features. (Yeni yazılımın özelliklerine bir özet verdi.)
- The run-down strip mall had several vacant stores. (Bakımsız şerit alışveriş merkezinde birkaç boş dükkan vardı.)
- The run-down hotel had moldy walls and peeling paint. (Bakımsız otelin küflü duvarları ve soyulan
boyalı yüzeyleri vardı.)
Not: HTML etiketleri sadece belirginleştirme amacıyla kullanılmıştır ve örnek cümleler normal olarak yazılabilecek cümlelerdir.
Hemen Yorum Yaz