Ruckle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Ruckle
Ruckle, “tıkırtı, çıtırtı” gibi anlamlara gelen İngilizce bir kelime olarak kullanılır. İşte Ruckle kelimesinin örnek cümlelerde kullanımı:
- I heard a ruckle in the bushes and knew it was a squirrel. (Ben çalılıklarda bir tıkırtı duydum ve onun sincap olduğunu anladım.)
- The old door made a ruckle as she opened it. (Yaşlı kapıyı açarken bir çıtırtı duyuldu.)
- The ruckle of the fallen leaves underfoot was music to his ears. (Ayağı altında düşen yaprakların çıtırtısı onun kulaklarına müzik gibi geliyordu.)
- The ruckle of the ice in the glass was a pleasing sound. (Camdaki buzun tıkırtısı hoş bir sesdi.)
- The ruckle of the keys jingling in her purse was annoying. (Anahtarların çantada tıkırtısını duymak sinir bozucuydu.)
- The ruckle of the paper bags was loud in the quiet room. (Kağıt poşetlerin çıtırtısı sessiz odada çok yüksek çıktı.)
- The ruckle of the old bones in the attic gave him chills. (Çatı katında eski kemiklerin tıkırtısı onu ürküttü.)
- The ruckle of the falling rocks echoed through the canyon. (Düşen kayaların çıtırtısı kanyonda yankılandı.)
- The ruckle of the machinery in the factory was deafening. (Fabrikadaki makinelerin tıkırtısı sağır ediciydi.)
- The ruckle of the metal chains on the swing was comforting. (Salıncaktaki metal zincirlerin tıkırtısı rahatlatıcıydı.)
- The ruckle of the dry leaves under her feet was a sign of autumn. (Ayaklarının altındaki kuru yaprakların çıtırtısı sonbaharın habercisiydi.)
- The ruckle of the wind chimes was soothing. (Rüzgar çanlarının tıkırtısı rahatlatıcıydı.)
- The ruckle of the train on the tracks signaled its arrival. (Trenin raylarda tıkırtısı varışını haber verdi.)
- The ruckle of the bones in the stew made her lose her appetite. (Tenceredeki kemiklerin çıtırtısı onun iştahını kaybettirdi.)
- The ruckle of the plastic bags was annoying in the quiet library. (Sessiz kütüphanede plastik poşetlerin tıkırtısı sinir bozucuydu.)
- The ruckle of the dry branches underfoot was a sign of winter. (Ayaklarının altındaki kuru dalların çıtırtısı kışın habercisiydi.)
- The ruckle of the metal fence scared away the burglars. (Metal çitin tıkırtısı hırsızları korkuttu.)
- The ruckle of the fallen fruit in the orchard attracted the
animals. (Bahçedeki düşen meyvelerin çıtırtısı hayvanları çekti.)
19. The ruckle of the rain on the roof was soothing to her. (Çatıda yağmurun çıtırtısı onun için rahatlatıcıydı.)
- The ruckle of the footsteps on the gravel path announced his arrival. (Çakıl yolu üzerindeki ayak seslerinin tıkırtısı onun gelişini duyurdu.)
(Türkçe anlamlar için herhangi bir HTML etiketi kullanılmamıştır.)
Hemen Yorum Yaz