Resplendent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Resplendent Nedir?
Resplendent kelimesi, parlak, ışıl ışıl, muhteşem ve görkemli anlamlarına gelir.
Örnek Cümleler:
1. The bride looked resplendent in her white wedding dress. (Gelin, beyaz gelinlikte muhteşem görünüyordu.)
2. The sunset was resplendent with vibrant shades of orange and pink. (Gün batımı, turuncu ve pembe tonlarında canlı renklerle ışıl ışıldı.)
3. The resplendent palace was a symbol of the king’s power and wealth. (Parlak saray, kralın gücü ve zenginliğinin bir simgesiydi.)
4. The resplendent fireworks lit up the night sky. (Işıltılı havai fişekler, gece gökyüzünü aydınlattı.)
5. The resplendent jewelry collection was on display at the museum. (Parlak mücevher koleksiyonu, müzede sergileniyordu.)
6. The resplendent chandelier added an elegant touch to the room. (Parlak şamdan, odaya zarif bir dokunuş kattı.)
7. The resplendent peacock strutted its feathers in the garden. (Işıltılı tavus kuşu, bahçede tüylerini kabartarak yürüdü.)
8. The resplendent garden was full of colorful flowers and plants. (Parlak bahçe, renkli çiçekler ve bitkilerle doluydu.)
9. The resplendent ocean view took our breath away. (Işıltılı deniz manzarası bizi nefessiz bıraktı.)
10. The resplendent diamond ring sparkled on her finger. (Işıltılı elmas yüzük, parmaklarında parladı.)
11. The resplendent stained glass window was a masterpiece of art. (Parlak vitray pencere, bir sanat şaheseriydi.)
12. The resplendent ballroom was the perfect setting for the royal dance. (Işıltılı balo salonu, kraliyet dansı için mükemmel bir ortamdı.)
13. The resplendent sunflowers reached towards the sky. (Parlak ayçiçekleri, gökyüzüne doğru uzandı.)
14. The resplendent rainbow arched across the sky after the storm. (Fırtınadan sonra, ışıltılı gökkuşağı gökyüzünde kemer gibi yayıldı.)
15. The resplendent sculpture was a tribute to the artist’s skill and talent. (Parlak heykel, sanatçının yeteneğine ve becerisine bir saygı duruşuydu.)
16. The resplendent bird’s feathers shimmered in the sunlight. (Işıltılı kuşun tüyleri güneş ışığında parıldıyordu.)
17. The resplendent painting was a masterpiece of color and texture. (Parlak resim, renk ve dokunun bir şaheseriydi.)
18. The resplendent crown was a symbol of the king’s authority. (Parlak taç, kralın otoritesinin bir sim
- The resplendent aurora borealis illuminated the night sky with vibrant colors. (Işıltılı kuzey ışıkları, canlı renklerle gece gökyüzünü aydınlattı.)
- The resplendent crystal vase was a stunning centerpiece on the dining table. (Parlak kristal vazo, yemek masasındaki göz alıcı bir merkez parçasıydı.)
Bu cümlelerde resplendent kelimesi, parlaklık ve görkemi ifade etmek için kullanılmıştır. Her cümlede resplendent kelimesi, farklı nesneler, yerler veya durumlar için kullanılmıştır.
Hemen Yorum Yaz