Redeem İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Redeem İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

REDEEM (fiil) – Türkçe anlamı: (bir vaat, hak, borç vb.) yerine getirilmesi, gerçekleştirilmesi

1. I redeemed my prize for a free coffee. (Ben ödülümü ücretsiz bir kahve için kullandım.)
2. She redeemed her coupon for a discount. (O, kuponunu bir indirim için kullandı.)
3. The customer redeemed his loyalty points for a gift card. (Müşteri, sadakat puanlarını bir hediye kartı için kullandı.)
4. He redeemed himself by admitting his mistake. (Kendini hatasını kabul ederek telafi etti.)
5. We can redeem this situation if we act quickly. (Eğer hızlı hareket edersek bu durumu düzeltebiliriz.)
6. The company promised to redeem the faulty product. (Şirket, kusurlu ürünü değiştirmeyi vaat etti.)
7. She is trying to redeem herself after her past mistakes. (O, geçmiş hatalarından sonra kendini telafi etmeye çalışıyor.)
8. He redeemed his reputation by winning the championship. (O, şampiyonluğu kazanarak ününü geri kazandı.)
9. The voucher can be redeemed at any participating store. (Kupon, herhangi bir katılımcı mağazada kullanılabilir.)
10. The airline offered to redeem the customer’s miles for a free flight. (Havayolu, müşterinin mil puanlarını ücretsiz bir uçuş için kullanmasını önerdi.)
11. She was able to redeem her savings bonds for cash. (O, birikim bonolarını nakit para için bozdurabildi.)
12. The athlete redeemed himself by breaking the record. (Sporcu, rekoru kırarak kendini telafi etti.)
13. The company issued new shares to redeem its debt. (Şirket, borcunu ödemek için yeni hisseler çıkardı.)
14. The movie’s plot revolves around the idea of redemption. (Film, kurtuluş fikri etrafında dönüyor.)
15. The charity event was a way to redeem the community’s image. (Hayırseverlik etkinliği, toplumun imajını düzeltmek için bir yoldu.)
16. The store manager allowed her to redeem her expired coupon. (Mağaza müdürü, geçersizleşen kuponunu kullanmasına izin verdi.)
17. He is hoping to redeem himself in the eyes of his family. (O, ailesinin gözünde kendini telafi etmeyi umuyor.)
18. The bank offered to redeem the customer’s CD at maturity. (Banka, müşterinin vadesi dolan CD’sini geri almayı teklif etti.)
19. The company redeemed its promise of a donation to the charity. (Şirket, hayır kurumuna bir bağışta bulunma sözünü yerine getirdi.)
20. The character’s redemption arc was the highlight of the movie. (Karakterin kurtuluş hikayesi, filmin en önemli özelliğiydi.)

REDEEM (isim) – Türkçe anlamı: (örneğin bir promosyon, ödül, kupon vb. için) takas edilebilir bir şey

1. The store offers a variety of redeemable coupons. (Mağaza, çeşitli takas edilebilir kuponlar sunuyor.)
2. The hotel gives redeemable points for each night stayed. (Otel, her kaldığı gece için takas edilebilir puanlar veriyor.)
3. The voucher is redeemable for a free appetizer. (Kupon, ücretsiz bir aperatif için takas edilebilir.)
4. The prize is redeemable for a free concert ticket. (Ödül, ücretsiz bir konser bileti için takas edilebilir.)
5. The coupon is redeemable for a discount on any purchase. (Kupon, herhangi bir alışverişte indirim için takas edilebilir.)
6. The gift card is redeemable for merchandise at the store. (Hediye kartı, mağazada mal alımı için takas edilebilir.)
7. The loyalty points are redeemable for a variety of rewards. (Sadakat puanları, çeşitli ödüller için takas edilebilir.)
8. The rebate is redeemable for a cash refund. (İade, nakit geri ödeme için takas edilebilir.)
9. The promotional code is redeemable for a discount on the website. (Promosyon kodu, web sitesinde indirim için takas edilebilir.)
10. The reward points are redeemable for travel benefits. (Ödül puanları, seyahat avantajları için takas edilebilir.)
11. The movie ticket is redeemable for a free popcorn. (Film bileti, ücretsiz bir patlamış mısır için takas edilebilir.)
12. The coupon book is full of redeemable offers. (Kupon kitabı, takas edilebilir tekliflerle dolu.)
13. The promotional offer is redeemable for a free trial. (Promosyon teklifi, ücretsiz bir deneme için takas edilebilir.)
14. The gift certificate is redeemable for any service at the spa. (Hediye çeki, spa’daki herhangi bir hizmet için takas edilebilir.)
15. The loyalty program offers redeemable rewards for frequent customers. (Sadakat programı, sık müşteriler için takas edilebilir ödüller sunuyor.)
16. The rebate form includes instructions on how to redeem the offer. (İade formu, teklifi nasıl takas edeceğinize dair talimatlar içerir.)
17. The points system allows for easy redemption of rewards. (Puan sistemi, ödüllerin kolayca takas edilebilmesine izin verir.)
18. The coupon code is redeemable for a free upgrade. (Kupon kodu, ücretsiz bir yükseltme için takas edilebilir.)
19. The promotion is redeemable for a limited time only. (Promosyon, sadece belirli bir süre için takas edilebilir.)
20. The store’s loyalty program offers redeemable discounts for members. (Mağazanın sadakat programı, üyeler için