Nerve İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Nerve İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Nerve (Sinir)

Nerve, vücudun farklı bölgelerinden beyne veya beyinden farklı bölgelere ileti gönderen liflerden oluşan bir yapıdır. Sinirler, iletimleri nedeniyle vücudun hareketleri, algılamaları ve reaksiyonları için önemlidir.

1. She felt a sharp pain shoot down her nerve. (Sinirinde keskin bir ağrı hissetti.)
2. The doctor examined the nerve damage in her leg. (Doktor, bacağındaki sinir hasarını inceledi.)
3. Nerves send signals to the brain. (Sinirler, beyne sinyal gönderir.)
4. He has a nerve disorder that affects his speech. (Konuşmasını etkileyen bir sinir bozukluğu var.)
5. She was so nervous before the exam that her nerves got the best of her. (Sınavdan önce o kadar gergindi ki sinirleri onun üstesinden geldi.)
6. The surgery was successful in repairing the damaged nerve. (Cerrahi, hasarlı siniri tamir etmek için başarılı oldu.)
7. He had a nerve-wracking experience during the plane turbulence. (Uçak sarsıntısı sırasında sinir bozucu bir deneyim yaşadı.)
8. The nerves in his fingers were damaged from the cold. (Parmaklarındaki sinirler soğuktan zarar gördü.)
9. She has a lot of nerve to speak to me like that. (Bana öyle konuşmak için çok sinirli.)
10. The surgeon carefully avoided damaging any nerves during the operation. (Cerrah, operasyon sırasında herhangi bir siniri zarar görmekten özenle kaçındı.)
11. He suffers from nerve pain in his lower back. (Alt sırtında sinir ağrısı çekiyor.)
12. Her nerves were on edge as she walked alone at night. (Gece yalnız yürürken sinirleri gerildi.)
13. The nerve impulse travels at a high speed through the nerve fibers. (Sinir impulsu, sinir lifleri boyunca yüksek bir hızla seyahat eder.)
14. The dentist numbed her nerve before filling the cavity. (Doktor, çukuru doldurmadan önce sinirini uyuşturdu.)
15. He has a weak nerve in his left arm, making it difficult to lift heavy objects. (Sol kolunda zayıf bir sinir var, ağır nesneleri kaldırmak zorlaşıyor.)
16. She has a lot of nerves and can handle high-pressure situations. (Çok sinirli ve yüksek baskı altındaki durumlarla başa çıkabilir.)
17. The athlete injured a nerve in his leg during the game. (Sporcu, maç sırasında bacağındaki siniri yaraladı.)
18. Her nerves were frazzled after a long day of work. (Uzun bir iş gününden sonra sinirleri bozulmuştu.)
19. The doctor used a special instrument to measure the nerve conductivity. (Doktor, sinir iletkenliğini ölçmek için özel bir a

let kullanıyordu.)
20. She took a deep breath to calm her nerves before going on stage. (Sahneye çıkmadan önce sinirlerini yatıştırmak için derin bir nefes aldı.)

(Note: “nerve” kelimesinin birkaç farklı anlamı vardır, ancak yukarıdaki örnek cümleler sadece sinir anlamına odaklanmaktadır.)