Neither İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Neither İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

“Ne İle” Anlamına Gelen “Neither” Kelimesi İle İlgili Örnek Cümleler

“Neither” kelimesi “hiçbirisi” anlamına gelen bir sıfat veya “ne de” anlamına gelen bir zarf olarak kullanılabilir.

Örnek Cümleler:

1. Neither of the two options seems appealing to me. (İki seçenekten hiçbiri de bana cazip görünmüyor.)
2. Neither of the candidates has the experience we are looking for. (Adayların hiçbiri aradığımız deneyime sahip değil.)
3. I can neither confirm nor deny the allegations. (İddiaları ne doğrulayabilirim ne de yalanlayabilirim.)
4. Neither the teacher nor the students were present in the classroom. (Ne öğretmen ne de öğrenciler sınıfta yoktu.)
5. He speaks neither French nor German. (O, ne Fransızca ne de Almanca konuşur.)
6. Neither the movie nor the book lived up to my expectations. (Ne film ne de kitap beklentilerime uygun çıktı.)
7. I have neither the time nor the money to go on vacation. (Tatile gitmek için ne zamanım ne de param var.)
8. Neither of us knows how to fix a car. (Bizden hiçbiri bir arabayı tamir etmeyi bilmiyoruz.)
9. She eats neither meat nor fish. (O, ne et ne de balık yer.)
10. Neither my parents nor my siblings are interested in politics. (Ne anne-babam ne de kardeşlerim siyasetle ilgileniyor.)
11. Neither the company nor the employees are responsible for the accident. (Ne şirket ne de çalışanlar kaza için sorumlu değiller.)
12. I can neither sing nor dance. (Ne şarkı söyleyebilirim ne de dans edebilirim.)
13. Neither John nor Jane is coming to the party. (Ne John ne de Jane partiye gelecek.)
14. I am neither happy nor sad about the news. (Haberle ilgili ne mutlu ne de üzgünüm.)
15. Neither of the roads leads to the city center. (Yollardan hiçbiri şehir merkezine gitmiyor.)
16. She can neither swim nor dive. (O, ne yüzebilir ne de dalış yapabilir.)
17. Neither the coffee nor the tea tastes good to me. (Ne kahve ne de çay benim için lezzetli.)
18. I have neither seen nor heard from him in months. (Aylardır ondan ne görmedim ne de duydum.)
19. Neither the black shirt nor the white shirt fits me. (Ne siyah gömlek ne de beyaz gömlek bana uygun.)
20. I can neither confirm nor deny that I have a crush on him. (Ona karşı bir ilgim olduğunu ne doğrulayabilirim ne de yalanlayabilirim.)

“İle” Anlamına Gelen “With” Kelimesi İle İlgili Örnek Cümleler

“With” kelimesi “ile” anlamına gelen bir edat olarak kullanılabilir. İngilizce’de sıklıkla kullanılan bir kelime olması nedeniyle, günlük konuşmalarda ve yazışmalarda sıkça karşımıza çıkar.

Örnek Cümleler:

1. I will go to the movies with my friends tonight. (Bu akşam arkadaşlarımla sinemaya gideceğim.)
2. I need to write this report with a pen. (Bu raporu bir kalemle yazmam gerekiyor.)
3. He always travels with his laptop. (O her zaman dizüstü bilgisayarını yanında taşır.)
4. She made the cake with chocolate chips. (O, keki çikolata parçalarıyla yaptı.)
5. The teacher will go over the lesson with the students. (Öğretmen öğrencilerle dersi tekrar edecek.)
6. I like to drink my coffee with milk and sugar. (Kahvemi süt ve şekerle içmeyi severim.)
7. He went to the party with his girlfriend. (O, kız arkadaşıyla partiye gitti.)
8. I prefer to watch movies with subtitles. (Filmleri altyazılı izlemeyi tercih ederim.)
9. She went shopping with her mother. (O, annesiyle alışverişe gitti.)
10. He decorated the room with balloons and streamers. (O, odayı balonlar ve serpantinlerle süsledi.)
11. I always listen to music with my headphones on. (Ben her zaman kulaklıklarımı takarak müzik dinlerim.)
12. The company sent the package with a courier. (Şirket paketi bir kuryeyle gönderdi.)
13. She watches TV with her cat on her lap. (O, televizyonu kedisinin kucağında izler.)
14. I study for exams with flashcards. (Sınavlara flash kartlarla çalışırım.)
15. He cooked the dinner with a recipe from a cookbook. (O, yemeği bir yemek kitabından aldığı tarifle pişirdi.)
16. She wrote the letter with a blue pen. (Mektubu mavi bir kalemle yazdı.)
17. We will celebrate the holidays with our family. (Tatilleri ailemizle kutlayacağız.)
18. The chef garnished the dish with fresh herbs. (Şef, yemeği taze otlarla süsledi.)
19. He took the photo with his camera. (O, fotoğrafı kendi kamerasıyla çekti.)
20. She went for a walk with her dog in the park. (O, parkta köpeğiyle yürüyüşe çıktı.)