
Malarkey İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Malarkey Nedir?
Malarkey, saçmalık, boş söz ya da dolambaçlı konuşma anlamlarına gelir.
Örnek Cümleler:
- He talks a lot of malarkey, don’t believe him. (O çok saçma konuşuyor, ona inanma.)
- Stop with the malarkey and tell me the truth. (Saçmalamayı bırak ve bana gerçeği söyle.)
- I don’t have time for your malarkey, get to the point. (Senin boş konuşmalarına zamanım yok, konuya gir.)
- Don’t listen to his malarkey, he doesn’t know what he’s talking about. (Onun saçmalıklarına kulak asma, ne konuştuğunu bilmiyor.)
- Quit with the malarkey and get back to work. (Saçmalamayı bırak ve işine geri dön.)
- She was spouting all sorts of malarkey about the government. (Hükümetle ilgili her türlü saçmalığı söylüyordu.)
- I can’t stand all the malarkey in politics. (Politikadaki tüm saçmalığı kaldıramıyorum.)
- Don’t give me that malarkey, I know you’re lying. (Bana o saçmalığı verme, yalan söylediğini biliyorum.)
- He was full of malarkey when he said he could do it. (Onu yapabileceğini söylediğinde, tamamen saçmalıktan ibaretti.)
- I don’t have time for your malarkey, just give me the facts. (Senin boş konuşmalarına zamanım yok, sadece gerçekleri söyle.)
- His malarkey is getting on my nerves. (Onun saçmalığı sinirlerimi bozuyor.)
- I’m not buying into your malarkey, give me some evidence. (Senin saçmalıklarına kanmıyorum, bana bazı kanıtlar ver.)
- I don’t want to hear any malarkey about why you were late. (Neden geç kaldığın hakkında hiçbir saçmalık duymak istemiyorum.)
- His speech was full of malarkey and empty promises. (Konuşması saçmalık ve boş vaatlerle doluydu.)
- The politician’s malarkey was quickly exposed by the media. (Politikacının saçmalığı medya tarafından hızlıca ortaya çıkarıldı.)
- I can’t believe you fell for his malarkey. (Onun saçmalıklarına kanmana inanamıyorum.)
- The salesman’s malarkey didn’t convince me to buy the product. (Satıcının saçmalıkları, ürünü almam için beni ikna etmedi.)
- I don’t have time for your malarkey, I have work to do. (Senin boş konuşmalarına zamanım yok, işim var.)
- The whole story sounded like malarkey to me. (Bütün hikaye bana saçmalık gibi geldi.)
- He tried
to explain his malarkey, but I wasn’t interested in listening. (Saçmalığını açıklamaya çalıştı, ama dinlemeye istekli değildim.)
Hemen Yorum Yaz