Kütüphane Haftası İle İlgili Kompozisyonlar

Kitabın yararlarının anlaşılması ve sayılarının çoğalması sonucu kitaplıklar oluştu. Kitaplıkların gelişmesi ile kütüphaneler meydana geldi. Herkesin yararlanması okuması, başvurması için kurulan, içinde kitaplar bulunan binaya kütüphane denir.

Milli Eğitim Bakanlığı, Mart ayının son pazartesi günü başlayan haftanın Kütüphane Haftası olarak değerlendirilmesini kararlaştırmıştır. Hafta süresince kütüphanenin önemi anlatılır. Kütüphaneciliğin sorunları kamu oyuna duyurulur. Halk, kütüphanelerin gelişmesi için bilinçlendirilir. Okullarımızda kütüphanenin yararlarından söz edilir. Kütüphanelerde uyulması gerekli kurallar öğretilir.

Kütüphaneler eski çağlardan beri insanlığın hizmetindedir. Eldeki bilgilere göre ilk kütüphane, Asurlular zamanında kurulmuştur. Osmanlı imparatorluğu döneminde de kitaba ve kütüphaneye önem verilirdi. O dönemden zamanımıza kadar gelen büyük kütüphaneler vardır.

Yurdumuzun belli başlı büyük kütüphaneleri şunlardır : İstanbulda Süleymaniye ve Beyazıt Devlet Kütüphaneleri. Ankarada Milli Kütüphane, Millet Meclisi Kütüphanesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kütüphaneleridir.

Bunlardan Milli Kütüphane, 15 Nisan 1946 tarihinde kuruldu. Açılış tarihinde içinde iki kitap bulunan bu kütüphanemizde bugün 620 bin kitap vardır. Kütüphanelerimizdeki kitap sayısı yaklaşık 6 milyon kadardır.

Kütüphanelerde, kitapların korunması, kitapların sınıflandırılması ve okuyucuya kitap verilmesi için uzman memurlar bulunur. Bu memurlara kütüphaneci denir. Kütüphanecilik özel bir eğitimi ve öğretimi gerektiren bir meslektir. Bu amaçla üniversitelerimizde kütüphanecilik bölümleri açılmıştır. Bu bölümlerde öğrenimlerini tamamlayanlar kütüphanelerde görev yaparlar.

Yaşadığımız yüzyıl bilgi, ilerleme dönemidir. Kitaplar bilime giden yoldur. Çağımızın buluşlarını kitap, dergi gazete gibi yayın organlarından izleriz. Okuduğumuz kitaplar, dergiler, gazeteler bilgilerimizi artırır. Bizi dünyadaki gelişmelerden, değişmelerden haberdar eder. Kitaplar sevgili dostlarımızdır. Kitaplıklar, kütüphaneler kitapların bir arada bulunduğu yerlerdir.

Bulunduğumuz yerdeki kütüphanelerden yararlanalım. Kütüphanelerin zenginleşmesi için kitap armağan edelim. Kitapların korunduğu, yerleştirildiği kitaplığı, kütüphaneyi temiz tutalım. Okuma salonlarında kimseyi rahatsız etmeyelim.

——————————————————————————————

kütüphanecilik haftası hakkında yazı

Kitapların büyülü dünyasında yaşamak bir alışkanlık ister. Bir tutkudur bu. En güzel bağımlılıktır. Öyle bir bağımlılıktır ki kendinizi bir kaptırırsanız, bir daha kurtulmak istemzssiziniz. Romanlar, öyküler ve şiirle Büyük ve bambaşka gezegenlerde gezer, sonsuz düşlere dalar, hayata başka bir pencereden bakarsınız. Kitapların olmadığı bir dünya yağmursuz kalan ekim alanları gibidir, kurumaya yüz tutar ve verimsiz kalır. Kısacası kitaplar hayatlarımızdır, başka insanların düşlerini öğrenmedir, doğanın gerçekleriyle yüzleşmektir ve bencilliği yoketme araçlarıdır. Kitapları seven, insanları ve diğer tüm canlıları sever. Bir bitkiye, kuru bir yaprağa veya bir teneke parçasına başka türlü bakar. Dünyayı yorumlar, değiştirme çabası içerisine girer.

İnsanı doğru algılamanın yolu kitaplardan geçer. Bilimin ve sanatın temeli kitaba dayanır. İşte insanlık için bunca değerli olan kitaplar, kütüphanelerde korunur. Araştırmacıların, öğrencilerin, tüm insanların hizmetine sunulur.Kuşkusuz çoğu kişinin kendi evinde kitaplığı vardır ama buradan sadece kendisi ve yakınları, tanıdıkları yararlanabilir. Oysa kütüphanelerden çok geniş kitlelerin yararlanma olanağı vardır. Üstelik böyle bir özel kitaplığa sahip olan kimsenin de kütüphanelere gereksinimi vardır. Çünkü özel bir kitaplık asla kütüphanelerin zenginliğine erişemez.

Günümüz dünyasında gelişen ileri teknoloji uygulamaları ile birlikte dijital kitaplıklar veya kütüphaneler gündeme gelmiştir. Hatta ebook denilen elektronik kitaplar, kimilerinin tercihi haline gelmiştir ama bu dijital görüntüler, optik karakterler, kitap sayfalarının parmaklarımıza dokunan hışırtısının o güzel kokusunun yerini tutabilir mi? Kısacası internet olanakları ne kadar gelişse, yaygınlaşsa da kitabın yerini tutamaz. Sevindirici olan bir olgu vardır ki gelişmiş ülkelerde kitaba, kütüphaneye olan ilgi azalmamış hatta artmıştır. Kitapseverlerin ve ülkelerin oluşturduğu bir çok kütüphane, kitap okuma ve sevdirme kuruluşları yaygın olarak hizmetlerini sürdürmektedir.

Ülkemizde de Türk Kütüphaneciler Derneğinin girişimleriyle 1964ten bu yana Mart ayının son pazartesi başlayan haftası Kütüphaneler Haftası olarak değerlendirilmektedir. Hafta boyunca okullarda, görsel ve yazılı basında kütüphanelerin önemi anlatılır. Bu konuya halkın dikkati çekilir. Kütüphaneler hakkında bilgi verilir.Haftanın amacı öğrencilerde okuma alışkanlığını ve zevkini geliştirmek, kitap sevgisini artırmak, öğrencilerin kitaplardan daha çok yararlanmalarını sağlamaktır.

—————————————————————

Kütüphaneler haftası ile ilgili kompozisyon

KÜTÜPHANE GÜNLERİM…

İlkokul 3. sınıftaydım… Doğduğum şehrin, okulla ev arasındaki sınırlı yolunu her sabah ve öğlen arşınlarken, ister istemez önünden geçiyordum… Kocaman tabelası dikkatimi çekiyordu: İl Halk Kütüphanesi… Gerçi öğretmenimiz kütüphanelerin nasıl bir yer olduğunu bize anlatmıştı ama, orada nasıl davranılır, herkes girebilir mi, açıkçası pek fazla bilgim yoktu…

Bir teneffüs arası öğretmenime: “Ben İl Halk Kütüphanesine gidebilir miyim” diye sordum…
“Git” dedi öğretmenim. “Git ve üye ol… Ödünç aldığın ilk kitabı da oku, daha sonra sınıfta arkadaşlarına özetle…”

Öğretmenimden aldığım cesaretle ve annemden yalvar yakar kopardığım izinle bir öğleden sonrası -gözüme kutsal bir yer gibi görünen- İl Halk Kütüphanesinden içeri adımımı attım… Biraz tedirgindim. Kimlerle, nasıl bir ortamla karşılaşacağımı bilemiyordum… Bir de okuduğum kitabı özetleme gibi bir sorumluluk yüklendiği için heyecanlıydım…

İçeri girince, hafif bir rutubet kokusuyla ve derin bir sessizlikle karşılaştım… Masa başındaki görevliye yaklaşıp, sessizliği bozarım korkusu içinde fısıltıyla : “Ben kütüphaneye üye olmak istiyorum” dedim. Görevli tedirginliğimi anlayıp, gülümseyen bir yüzle: Adımı, kaç yaşında olduğumu, okulumu, adresimi sordu…Ve bana bir üyelik kartı düzenleyip verdi… Ardından da üyelik ücreti istedi… Yanımda yeterli param yoktu…

‘Tamam o zaman!’ dedi, ‘Sana güveniyorum. Bir dahaki gelişinde getirirsin… ‘Hadi gel şimdi sana, kütüphaneden nasıl yararlanacağını göstereyim.’

Önce bol çekmeceli bir dolabın önünde durduk…Burada, kütüphanedeki tüm kitapların bilgisi vardı. Hem kitap adına, hem de yazar adına göre kartlar düzenlenmişti…

‘ Bir kitap seçmek istediğinde, Önce bu kartlardan kitabın numarasını bulup bana söyleyeceksin’ dedi görevli memur… Sonra ben sana kitabın hangi rafta olduğunu bulup vereceğim… Sen raftaki kitaplara dokunmayacaksın ama!..’ O sırada bir gürültü duydum… Görevli memur aniden ciddileşip:
‘Şiiişt sessiz olun bakayım!..’ diye gürledi… Açıkçası büyükçe bir masanın başında oturmuş, kimi kitap okuyan, kimi de önündeki kalın kitaplardan defterlerine bir şeyler yazan, benden büyük çocukların varlığını o an fark ettim…

Sonra dergiler bölümünü gezdik: Doğan Kardeş, Çocuk Bahçesi, Mavi kırlangıç pırıl pırıl ve rengarenk kapaklarıyla ilk gözüme çarpanlar oldu…
Koca salonun dört bir tarafı raflarla ve rafların içi, dizi dizi, mavi-kahverengi cilt beziyle kaplanmış kitaplarla doluydu… O güne kadar kitap adına, 2-3 masal kitabından ve 4-5 Teksas- Tommikis’ten başka bir varlığı ve tanışıklığı olmayan ben, tam bir şaşkınlık içindeydim… Bu kadar kitaptan hangisini seçip okuyacaktım1..
‘Şeeey!..’ dedim, ‘Bugünlük siz bana bir kitap seçseniz, okuduktan sonra, sınıfta arkadaşlarıma anlatacağım da…’
Hızla bir rafa yöneldi kütüphane memuru ve eliyle koymuş gibi bir kitap seçti… ‘Al bunu oku, hem yaşına uygun, hem de seveceksin!..’ dedi.
Büyük harflerle:Ömer Seyfettin, Hikayeleri (1) yazıyordu kitabın üzerinde…
‘Tamam..’ dedim, ‘Ben bu kitabı okuyup sonra getireceğim!…’ Hemen sanki elimden alıverir kaygısıyla koşar adım kapıya yöneldim…
‘Dur gitme!..’ diye seslendi memur. ‘Kitabın arkasındaki listeye hangi tarihte aldığını yazalım…’ Bak, 15 gün içinde getireceksin kitabı olur mu?…

Hiç 15 gün sonunda getirmedim kitapları… Neredeyse 15 güne 10 kitap sığdırdım… Annemin-babamın:’ Bırak oğlum o kitapları da, dersine çalış’ telaşlarına kulak tıkayıp Ömer Seyfettin’den Sait Faik’e, Guy de Maupassant’tan Çehov’a hızla sürdü yolculuğum…Ben büyüdükçe okuduğum kitaplar da büyüdü…Türk klasikleri, dünya klasikleri…Orhan Kemaller, Reşat Nuriler, Yakup Kadriler, Tolstoylar, Emile Zolalar, Victor Hugolar daha niceleri…

Okuduğum romanlarda, hikayelerde en beğendiğim cümleleri, paragrafları çizgili bir deftere yazdım…

Nasıl, ilk okuduğum Ömer Seyfettin’in ‘Kaşağı’ adlı hikayesi, sınıftaki anlatımımla bana yıldızlı pekiyi kazandırdıysa, bu deftere kaydettiğim cümleler de kompozisyon dersinde yazdığım yazıları süslememe, dolayısıyla iyi notlar olmama yardımcı oldu… Ve de arkadaşlar arasında tanınmama, sevilmeme…Bu defter benim başarı rehberimdi…

Doğduğum şehirdeki o kütüphane hâlâ yerinde duruyor, şimdiki yaşadığım şehirde de kütüphane tabelalarına rastlıyorum. Ama bilmiyorum çocuklar ve gençler kütüphanelere gidiyorlar mı artık…

Teknolojinin büyüsü, Kütüphanelerin mabet sessizliğine galip mi geldi dersiniz?

—————————————————————–

kütüphaneler haftası ile ilgili kompozisyon , kütüphaneler haftası hakkında kompozisyon , Kütüphaneler haftasıyla ilgili yazı,

1 yorum

Fatma için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.