Kitle İletişimi Nedir

Sizlere kitle iletişimi nedir, kitle iletişimi ne demek kısaca açıklayacağız.

Kitle iletişimi, kendi içinde görece az farklılaşmış bir topluluğa yönelik bilgi ve anlam aktarımı. Haber verme, eğitim, pro­paganda, reklam gibi çok çeşitli işlevler taşıyan, temel olarak tek yönlü bir iletişim­dir. Günümüzde gerek kültürel, gerek siya­sal açıdan çok önemli bir etki ve güç aracı, hatta bazılarınca başlı başına bir güç olan kitle iletişiminin maddi temelini, basım tekniğinin bulunmasıyla başlatılabilecek bir dizi teknolojik gelişme oluşturmuştur. Ama yazı, ses ve görüntünün dünya ölçeğinde dağıtılabilmesi için yalnızca baskı makinesi, radyo, televizyon, sinema, ses kayıt cihazla­rı yeterli değildir. Örneğin basılı iletişim, okuryazar kitlesinin nüfus içinde belli bir yüzde oluşturmasına bağlı olarak gelişmiş­tir. Ayrıca kitle iletişim sanayilerinin ayakta kalabilmesi için de toplumun belli bir refah düzeyinde olması gerekir; bu durum kitle iletişim araçlarının devletin elinde olduğu ülkeler için de geçerlidir. İletişim araçlarının denetimi. Günümüzde özellikle Batı ülkelerinde, bir yandan kitle iletişim araçları giderek daha geniş kesimle­re ulaşırken, bir yandan da bu araçlar üzerindeki denetimin gittikçe daha küçük grupların elinde toplandığı gözlenmektedir. Yayınların sınırlarını belirleyen etkenler ise tüketicinin talebi, kişi haklarını koruyan yasalar ve yazılı olmayan, ama geleneksel bir işlerlik kazanmış meslek kurallarıdır. Hemen her ülkede devletçe konmuş belli kurallar ve sınırlamalar vardır. Bazı ülkeler­de bütün kitle iletişim araçları zaten devlet denetimindedir; bazılarında ise özellikle basın, kitap ve filmler üzerinde, merkezî ya da yerel organlar aracılığıyla gerçekleştiri­len katı bir devlet denetimi vardır. Yasala­ra, siyasal koşullara ve hedef kitlenin ya da pazarın niteliklerine göre belirlenen otosan- sür de gene en çok bu alanlarda söz konusudur. Kitle iletişiminin etkileri. Kitle iletişim araçlarının yalnızca siyasal konularda ka­muoyu oluşturmakla kalmayıp kişilerin ya­şam biçimini, beğenilerini, tüketim konu­sundaki tercih ve alışkanlıklarını, çocukla­rın duyarlılık ve davranışlarını, şiddet eği­limlerini de etkilediği öne sürülmektedir. Ayrıca kitle iletişiminin, özellikle çocuklar ile gençler üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerinden söz edilir. Bazıları kitle iletişi­minin herhangi bir yaş grubu üzerinde zararlı etkisinin olamayacağını ileri sürer­ken, bazı sosyologlar, belli bir kültür­de benimsenip işlerlik kazanmış değerler­le çelişmediği sürece tutum ve davranış­lar üzerinde etkili olduğunu belirtmekte­dir. Özellikle psikolojik bir bakış açısından yola çıkan kuramcılar ise, kitle iletişiminin potansiyel bir eğitim ve ikna aracı olduğunu savunur. Gelişmiş sanayi toplumlarında ço­ğu insanın, anlık yaşantılarının ötesinde, toplumsal gerçekliğe ilişkin kişisel tutum ve görüşünün de kitle iletişim araçlarının etki­siyle biçimlendiği savı, bu görüşün başlıca dayanağını oluşturmaktadır.

Kitle iletişiminin yalnızca geçerli değerleri, ahlak kurallarını ya da tutumları yansıttığı savına karşı çeşitli görüşler öne sürülebilir. Sözgelimi bir olayın, geçici de olsa toplumda birden büyük ilgi uyandırmasında kitle iletişim araçlarının rolü yadsınamaz. Gazete, dergi, televizyon gibi araçların siyasal tercihleri biçimlendirmedeki etkisi kararsız seçmenlerin oylarında izlenebilir. Bu yüzden, özellikle ABD gibi ülkelerde seçim kampanyaları, televizyon izleyicisi olan kararsız kitle göz önüne alınarak düzenlenmekte, birçok reklam şirketi se­çimlerde siyasal propaganda işini üstlen­mektedir. Gene de televizyon kampanyala­rının ne ölçüde etkili olduğu somut biçimde belirlenememektedir. Günümüzde araştırmalar, kitle iletişim araçlarının çoğunluğu hoşnut ettiğini, başka seçeneği olmayan, genellikle eviyle işi ara­sında yaşayan insanların, kendilerine verile­ni yakınmadan benimsediklerini ortaya koymaktadır. Bu yüzden kitle iletişim araç­ları, küçük bir azınlığın elinde dev bir güç oluşturmakla birlikte, yaygın kabul görme kaygısı bu gücün kullanımını kısıtlamak­tadır.

Etkileyici iletişim: Kitle iletişimi, II. Dün­ya Savaşı’ndan sonra psikolojide önemli bir araştırma konusu durumuna geldi. Davra­nışçılar iletişim sürecini klasik uyaran-yanıt modeliyle açıklamaya çalışırken, Freud’cular iletişim sırasındaki kaynak-alıcı ilişkileri­ni, yaşamın ilk dönemindeki aile ilişkileri­nin yinelenmesi olarak değerlendirdiler. 20. yüzyıl sonlarında ise psikologların ilgisi etkileyici, yani iknaya yönelik iletişim üze­rinde yoğunlaştı. İknaya yatkınlık gibi bir kişilik özelliği olup olmadığı tartışılırken, bazı psikologlar da yalnızca iletişimin tu­tumları nasıl değiştirdiğini değil, değişmeye direnme nedenlerini de açıklamak amacıy­la, “seçici algı”, “seçici dikkat” ve “seçici bellek” gibi kavramlar geliştirdiler. Buna göre etkileyici iletişimde rol oynayan değiş­kenler kaynak, mesaj, kanal, alıcı ve hedef­tir. Kaynakta, yani mesajı gönderende algı­lanan tüm nitelikler iletişimi etkiler. Mesaj ise söylenen şey, bunun söyleniş biçimi, içeriği ve örgütlenmesidir. Kanal, basın, radyo gibi, mesajın iletildiği aracı belirtir. Alıcının, yani mesajın yöneldiği kişinin yaş, cinsiyet gibi özellikleri bir başka önemli etkendir. Hedef ise, iletilen mesaj ile değiş­mesi ya da oluşması amaçlanan davranıştır (örn. oy verme). Etkileyici iletişimin ilk aşamasında mesajın alıcı tarafından fark edilmesi ve içeriğinin, yani yerleştirilmeye çalışılan temel düşünce ile bunu destekleyen kanıtların kavranması gerekir. En önemli koşul ise alıcının kendi­sine sunulan düşünceyi benimsemesi ve bu kabul sonucu oluşan yeni tutumunu, o düşünceyi eyleme dönüştürmesini sağlaya­cak bir fırsat çıkana değin sürdürmesidir. Bu koşullar yerine geldiğinde etkileyici iletişim gerçekleşmiş olur: Kişi çevresinde bir ürünün reklamlarını görür, bunun yarar­lı, ucuz, güzel vb olduğunu kabul eder, yinelenen reklamlarla bu düşüncesi yerleşir ve gereksinim duyduğunda o ürünü satın alır.

Bazı kuramcılar eğitim ile ikna arasındaki benzerliği vurgulamakta ve bilgilendirici iletişim aracılığıyla yeni bilgiler edinmenin, etkileyici iletişim aracılığıyla yeni tutumlar edinmeye koşut olduğunu savunmaktadır. Buna göre iletişim sırasındaki yinelemenin öğrenme sürecinde rol oynaması, ikna edici özelliğinden kaynaklanmaktadır. Sözcük öğrenme ve koşullanma süreçlerinin temel ilkeleri, etkileyici iletişim kaynaklarınca da kullanılır (televizyon reklamlarında yinele­meye bilinçli olarak çok sık yer verilmesi gibi). Öğrenme kuramcıları dikkat, kavra­ma ve mesajın akılda tutulmasına ağırlık verilir.

Algı kuramcılarına göre, etkileyici iletişi­me verilen tepki mesajın kendisinden çok, alıcının mesajı nasıl algıladığına ve yorum­ladığına bağlıdır. Dolayısıyla ikna da, kişi­nin belirli bir tutumla yaklaştığı bir konuda­ki algılarını değiştirmektir. Ayrıca bir şeyin anlaşılmasında alıcının önceden edinmiş olduğu kavramların en az mesajın içeriği kadar belirleyici rolü vardır. Bu yaklaşımda dikkat ve kavrama ön plandadır. Öğrenme ve algı kuramcıları ikna sürecin­de nesnel zihinsel basamakları vurgularken, işlevselci yaklaşımda daha öznel güdüle- nimler önem taşır. Buna göre tutumlar, benliği korumaya yönelik savunma tepkileri biçiminde gelişir ve yöneldikleri nesneyle de doğrudan ilişkileri yoktur. Örneğin belli bir toplumsal gruba yönelik önyargılar kişi­nin çocukluk yaşantısında karşısındaki oto­riteyle olan ilişkilerinin sonucudur ve bu önyargıları değiştirmenin yolu kişiyi o top­lumsal grup hakkında bilgilendirmek değil, bilinçdışı güdülerini açığa çıkartarak kişilik sorunlarını çözmesine yardımcı olmaktır. Duygusal kökenli tutumlara ağırlık veren bu kuram, daha nesnel ve daha az duygusal tutumlara yönelik, bilinçdışı güdülenmele- rin daha az rol oynadığı iletişim biçimlerini açıklamakta işlevsel değildir. Başka kuramcılara göre de etkileyici ileti­şime hedef olan kişi, çatışma halindeki birçok etkiyi (örn. kişisel istekleri, bilgi birikimi, aldığı mesajın da içinde olduğu toplumsal baskılar) uzlaştırma çabası yüzün­den tedirgin bir durumdadır. Tutarlılık, denge, uyum ya da uyumsuzluk kuramları olarak adlandırılan bu yaklaşımda, insanın tutum geliştirirken bu çelişkili güçleri nasıl değerlendirdiği önem taşımaktadır. Bütün bu yaklaşımlar karşıtlık içinde de­ğil, birbirini tamamlayıcı bir niteliktedir. Bilgi-işlem kuramından gelişen daha eklek­tik ve kapsamlı bir yaklaşımda ise kaynak, mesaj, kanal, alıcı ve hedef öğelerinin iletişim süreci içinde sundukları tüm seçe­nekler hesaba katılır ve her seçeneğin sunuluş, dikkat, kavrama, benimseme, akıl­da tutma ve açık davranış aşamalarındaki etkileyici gücü değerlendirilir. Kitle iletişimi nedir hakkında bilgi verdik.

8 yorum

lale için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.