İnterpose İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Interpose (fiil):
Interpose, bir şeyin arasına girmek veya bir şeyin arasına sokmak anlamına gelir. Ayrıca bir şeyi veya bir durumu başka bir şeyin arasına sokmak, araya girmek veya engel olmak anlamına da gelir.
- Sarah interposed herself between the two fighting boys. (Sarah, iki kavga eden çocuk arasına kendini soktu.)
- The teacher interposed a question during the lecture. (Öğretmen, ders sırasında bir soru sordu.)
- The witness interposed an objection during the trial. (Tanık, duruşma sırasında bir itirazda bulundu.)
- The referee interposed and stopped the fight. (Hakem araya girdi ve kavgayı durdurdu.)
- The doctor interposed and saved the patient’s life. (Doktor araya girdi ve hastanın hayatını kurtardı.)
- The mediator interposed himself between the two parties to resolve the dispute. (Arabulucu, anlaşmazlığı çözmek için iki taraf arasına kendini soktu.)
- The police officer interposed himself between the robber and the victim. (Polis memuru, soyguncu ile kurban arasına kendini soktu.)
- The cat interposed its paw and caught the mouse. (Kedi, pençesiyle araya girdi ve fareyi yakaladı.)
- The speaker interposed a joke to lighten the mood. (Konuşmacı, havayı hafifletmek için bir şaka yaptı.)
- The teacher interposed herself between the two students who were arguing. (Öğretmen, tartışan iki öğrenci arasına kendini soktu.)
- The lawyer interposed an objection during the trial. (Avukat, duruşma sırasında bir itirazda bulundu.)
- The host interposed and changed the subject. (Sunucu araya girdi ve konuyu değiştirdi.)
- The dog interposed itself between the child and the stranger. (Köpek, çocuk ile yabancı arasına kendini soktu.)
- The nurse interposed and administered first aid. (Hemşire araya girdi ve ilk yardım uyguladı.)
- The parent interposed and stopped the argument between their children. (Ebeveyn, çocukları arasındaki tartışmayı durdurdu.)
- The host interposed and asked a follow-up question. (Sunucu araya girdi ve bir takip sorusu sordu.)
- The firefighter interposed himself between the burning building and the crowd. (İtfaiyeci, yanmakta olan binanın ve kalabalığın arasına kendini soktu.)
- The bodyguard interposed himself between the celebrity and the aggressive fan. (Bodyguard, ünlü ve saldırgan hayran arasına kendini soktu.)
- The therapist interposed and redirected the conversation to a more productive topic. (Terapist, konuşmayı daha verimli bir konuya yönlendirdi.)
- The soldier interposed himself between his fellow soldiers and the enemy fire. (Asker, sil
ah ateşinin arasına ve silah arkadaşlarının arasına kendini soktu.)
Note: Lütfen dikkat, bazı cümlelerde interpose kelimesi geçtiği yerde bir kişi, hayvan veya bir şey arasına girmek anlamında kullanılmaktadır. Ancak bazı cümlelerde interpose kelimesi, bir şeyi veya durumu engellemek, araya girmek veya başka bir şeyin arasına sokmak anlamında kullanılmaktadır.
Hemen Yorum Yaz