İnterloper İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İnterloper İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Interloper: Yabancı veya işine karışmayan kimse

1. The new manager was seen as an interloper by the old staff members. (Yeni yönetici, eski personel üyeleri tarafından bir yabancı olarak görülüyordu.)
2. The community viewed the outsider as an interloper. (Topluluk, dışarıdan geleni bir yabancı olarak gördü.)
3. The interloper was not welcome at the meeting. (Yabancı, toplantıda hoş karşılanmadı.)
4. The interloper tried to interfere with the negotiations. (Yabancı, müzakerelere müdahale etmeye çalıştı.)
5. The interloper’s presence disrupted the harmony of the group. (Yabancının varlığı, grubun uyumunu bozdu.)
6. He felt like an interloper at the party. (Partide bir yabancı gibi hissetti.)
7. The company saw the competitor as an interloper in the market. (Şirket, rakibi pazarın bir yabancısı olarak gördü.)
8. She was perceived as an interloper in the political circle. (Siyasi çevrede bir yabancı olarak algılandı.)
9. The interloper was asked to leave the premises immediately. (Yabancı, derhal tesisten ayrılması istendi.)
10. The interloper’s actions caused a lot of tension in the group. (Yabancının eylemleri grup içinde çok fazla gerilime neden oldu.)
11. The interloper’s intrusion into the conversation was not appreciated. (Yabancının konuşmaya müdahalesi takdir edilmedi.)
12. The locals saw the tourist as an interloper in their town. (Yerli halk, turisti kasabalarında bir yabancı olarak gördü.)
13. The interloper’s attempt to take over the project was met with resistance. (Yabancının proje üzerinde kontrolü ele geçirme girişimi direnişle karşılandı.)
14. He didn’t want to be seen as an interloper in the family business. (Aile işinde bir yabancı olarak görülmek istemedi.)
15. The interloper’s questions were met with suspicion. (Yabancının soruları şüpheyle karşılandı.)
16. The interloper’s behavior was inappropriate for the occasion. (Yabancının davranışı, duruma uygun değildi.)
17. The company regarded the newcomer as an interloper in the office. (Şirket, yeni geleni ofiste bir yabancı olarak değerlendirdi.)
18. The interloper’s opinion was not taken into consideration. (Yabancının fikri dikkate alınmadı.)
19. She felt like an interloper in the exclusive club. (Sadece seçkinlerin girebildiği kulüpte bir yabancı gibi hissetti.)
20. The interloper’s presence at the party created an awkward atmosphere. (Yabancının partiye varlığı, garip bir atmosfer yarattı.)

21. The interloper’s intrusion into their personal space made them uncomfortable. (Yabancının kişisel alanlarına müdahalesi onları rahatsız etti.)
22. The interloper’s attempt to join the conversation was met with silence. (Yabancının konuşmaya katılma girişimi sessizlikle karşılandı.)
23. The interloper’s lack of knowledge about the project was a hindrance. (Yabancının projeye dair bilgisizliği bir engeldi.)
24. The locals saw the developer as an interloper in their peaceful neighborhood. (Yerli halk, geliştiriciyi huzurlu mahallelerinde bir yabancı olarak gördü.)
25. The interloper’s sudden appearance at the meeting was unexpected. (Yabancının toplantıda ani ortaya çıkışı beklenmedikti.)
26. The interloper’s actions were seen as an attempt to disrupt the company’s plans. (Yabancının eylemleri, şirketin planlarını bozmaya yönelik bir girişim olarak görüldü.)
27. The interloper’s lack of credentials made it difficult to take them seriously. (Yabancının yeterli niteliklere sahip olmaması, onları ciddiye almada zorluk yarattı.)
28. The interloper’s presence at the meeting raised suspicions. (Yabancının toplantıda varlığı şüpheleri arttırdı.)
29. The interloper’s comments were seen as irrelevant to the discussion. (Yabancının yorumları, tartışmayla ilgisi olmadığı düşünüldü.)
30. The interloper’s constant interruptions made it difficult to make progress. (Yabancının sürekli müdahaleleri, ilerleme kaydetmeyi zorlaştırdı.)

(Hint: You can use “Ctrl+C” and “Ctrl+V” to copy and paste the HTML tags and the English sentences.)