İn A Glow İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Glow
Glow, “ışık saçmak”, “parlamak” anlamlarına gelen bir fiildir.
Örnek cümleler:
- She was glowing with happiness. (O, mutluluktan ışıl ışıl parlıyordu.)
- The candles were glowing in the dark. (Mumlardaki alevler karanlıkta parlıyordu.)
- His skin glowed in the sunlight. (Cildi güneşte ışıldıyordu.)
- The neon sign glowed brightly. (Neon işareti parlak bir şekilde ışıldıyordu.)
- The fireflies were glowing in the meadow. (Ateşböcekleri çayırlıkta parlıyordu.)
- The city skyline was glowing in the sunset. (Şehir manzarası güneş batarken ışıldıyordu.)
- Her eyes were glowing with excitement. (Gözleri heyecandan ışıldıyordu.)
- The stars were glowing in the night sky. (Yıldızlar gece gökyüzünde ışıldıyordu.)
- The gemstones in her necklace were glowing. (Kolyesindeki değerli taşlar parlıyordu.)
- The fireplace was glowing with warmth. (Şömine sıcaklıkla ışıldıyordu.)
- Her smile made her whole face glow. (Gülümsemesi yüzünü ışıldattı.)
- The lava was glowing red hot. (Lava kıpkırmızı ışıldıyordu.)
- The concert stage was glowing with colorful lights. (Konser sahnesi renkli ışıklarla ışıldıyordu.)
- The moon was glowing in the night sky. (Ay gece gökyüzünde parlıyordu.)
- The glass sculptures were glowing in the museum exhibit. (Cam heykeller müze sergisinde ışıldıyordu.)
- The smile on her face made her eyes glow. (Yüzündeki gülümseme gözlerini ışıldattı.)
- The ocean was glowing with bioluminescent plankton. (Okyanus biyoluminesan planktonlarla ışıldıyordu.)
- The fireworks were glowing in the sky. (Havai fişekler gökyüzünde ışıldadı.)
- The city streets were glowing with Christmas lights. (Şehir sokakları noel ışıklarıyla ışıldıyordu.)
- The sunrise made the sky glow with warm colors. (Güneş doğarken gökyüzü sıcak renklerle ışıldadı.)
- Her hair was glowing in the sunlight. (Saçları güneşte ışıldıyordu.)
- The golden trophy was glowing on the podium. (Altın kupanın üzerindeki ışık parıltısı podyumda yansıyordu.)
- The city was glowing with excitement for the big event. (Şehir, büyük etkinlik için heyecanla ışıldıyordu.)
- The car’s headlights were glowing in the dark. (Arabanın farları karanlıkta ışıldadı.)
- The stage makeup made her face glow under the lights. (Sahne makyajı ışıklar altında yüzünü ışıltılı hale getirdi.)
- The autumn leaves were glowing with vibrant colors. (Sonbahar yaprakları canlı renkleriyle ışıldadı.)
- The bride’s smile made her whole face glow on her wedding day. (Gelinin gülümsemesi düğün gününde yüzünü ışıldattı.)
- The sun was glowing on the horizon as it set. (Güneş batarken ufukta ışıldıyordu.)
- The star athlete was glowing with pride as she received her medal. (Yıldız sporcu madalyasını aldığında gururla ışıldıyordu.)
- The glass of champagne was glowing in the candlelight. (Şampanya kadehi mum ışığında parlıyordu.)
Hemen Yorum Yaz