İmpulse İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Impulse (Dürtü)
Impulse, ani bir istek, dürtü veya hareketlendirici kuvvet anlamına gelir. İşte, İngilizce cümlelerde “impulse” kelimesinin kullanımı için 20 örnek:
- She gave in to her impulse to buy the dress. (Dürtüsüne yenilip elbiseyi satın aldı.)
- His impulse to speak out often gets him into trouble. (Açıkça konuşma dürtüsü onu sık sık sorunlara sokar.)
- The car responded quickly to his impulse on the gas pedal. (Araba, gaz pedalındaki dürtüsüne hızlıca cevap verdi.)
- I had an impulse to jump into the ocean, but I resisted it. (Okyanusa atlamak için bir dürtü hissettim, ama direndim.)
- The sudden impulse to turn left almost caused an accident. (Sol dönme dürtüsü ani olarak neredeyse bir kaza sebep oldu.)
- She followed her impulse and quit her job. (Dürtüsüne uyup işinden ayrıldı.)
- His impulse to help others is one of his best qualities. (Başkalarına yardım etme dürtüsü, en iyi özelliklerinden biridir.)
- The artist painted with pure impulse, without any plan. (Sanatçı, herhangi bir plan olmaksızın saf dürtüyle resim yaptı.)
- He acted on impulse and kissed her. (Dürtüsüne uyup onu öptü.)
- Her impulse to travel led her to explore new cultures. (Seyahat etme dürtüsü, yeni kültürler keşfetmesine yol açtı.)
- He had an impulse to apologize, but his pride got in the way. (Özür dileme dürtüsü vardı, ama gururu engelledi.)
- The impulse to create something new drove him to start his own company. (Yeni bir şey yaratma dürtüsü, kendi şirketini kurmasını sağladı.)
- She felt the impulse to dance when the music started playing. (Müzik çalmaya başladığında dans etme dürtüsü hissetti.)
- The impulse to eat junk food can be hard to resist. (Çöp yiyecekleri yeme dürtüsüne karşı koymak zor olabilir.)
- His impulse to take risks sometimes led to great rewards. (Risk alma dürtüsü, bazen büyük ödüllere yol açtı.)
- The athlete followed his impulse and made a last-second decision to shoot. (Sporcu, son saniyede atış yapma dürtüsüne uydu.)
- Her impulse to help the homeless led her to volunteer at a shelter. (Evsize yardım etme dürtüsü, bir barınakta gönüllü olarak çalışmasına yol açtı.)
- He had an impulse to yell at the rude customer, but he held back. (Kaba müşteriye bağırmak dürtüsü vardı, ama kendini tuttu.)
- The impulse to procrastinate can be a real challenge for students. (Erteleme dürtüsü, öğrenciler için gerçek bir zorluk olabilir.)
- She felt an impulse to hug her friend after a long time apart. (Uzun bir ayrılıktan sonra arkadaşını sarılma dürtüsü hissetti.)
Bu örnek cümleler, “impulse” kelimesinin çeşitli durumlarda kullanımını gösterir ve farklı bağlamlarda kullanılarak anlamlarının genişletilebileceğini gösterir.
Hemen Yorum Yaz