İmpression İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
İmpression
İmpression, “izlenim” anlamına gelir ve bir kişi veya şeyin başka bir kişi veya grup üzerinde bıraktığı etkiyi ifade eder.
Örnek cümleler:
- My first impression of the new boss was that she was very strict. (Yeni patronum hakkındaki ilk izlenimim, çok katı olduğuydu.)
- The restaurant’s décor gave me the impression that it was a high-end establishment. (Restoranın dekorasyonu bana pahalı bir mekan olduğu izlenimini verdi.)
- The politician’s speech left a lasting impression on the audience. (Politikacının konuşması seyirciler üzerinde kalıcı bir izlenim bıraktı.)
- From the way he dresses, I get the impression that he’s very fashionable. (Giysilerinden yola çıkarak, çok modaya uygun olduğu izlenimine kapılıyorum.)
- Her confident demeanor gave me the impression that she was very capable. (Kendine güvenli tavırları, çok yetenekli olduğu izlenimini bana verdi.)
- The book’s vivid descriptions left a strong impression on me. (Kitabın canlı betimlemeleri bende güçlü bir izlenim bıraktı.)
- The messy house gave the impression that its owners were not very organized. (Dağınık ev, sahiplerinin çok düzenli olmadığı izlenimini verdi.)
- The athlete’s impressive performance left a positive impression on the judges. (Sporcuunun etkileyici performansı hakemler üzerinde olumlu bir izlenim bıraktı.)
- The museum’s collection of art left a lasting impression on me. (Müzenin sanat koleksiyonu, benim üzerimde kalıcı bir izlenim bıraktı.)
- The company’s website gave the impression that they were very innovative. (Şirketin web sitesi, çok yenilikçi oldukları izlenimini verdi.)
- The movie’s special effects left a lasting impression on the audience. (Filmin özel efektleri, seyirciler üzerinde kalıcı bir izlenim bıraktı.)
- The speaker’s engaging presentation left a strong impression on the audience. (Konuşmacının ilgi çekici sunumu, seyirciler üzerinde güçlü bir izlenim bıraktı.)
- The old building gave the impression that it had a lot of history. (Eski bina, çok geçmişi olduğu izlenimini verdi.)
- The artist’s unique style left a lasting impression on me. (Sanatçının benzersiz tarzı, benim üzerimde kalıcı bir izlenim bıraktı.)
- The dog’s friendly behavior gave me the impression that he was very well-trained. (Köpeğin dostça davranışları, çok iyi eğitilmiş olduğu izlenimini bana verdi.)
- The job candidate’s lack of enthusiasm left a negative impression on the interviewer. (İş adayının heves eksikliği, mülakatçı üzerinde olumsuz bir izlenim bıraktı.)
- The restaurant’s poor service left a bad impression on me. (Restoranın köt
ü hizmeti, bende kötü bir izlenim bıraktı.)
18. The politician’s scandalous behavior left a negative impression on voters. (Politikacının skandal davranışları, seçmenler üzerinde olumsuz bir izlenim bıraktı.)
- The dark clouds gave the impression that it was going to rain. (Karanlık bulutlar, yağmur yağacağı izlenimini verdi.)
- The artist’s use of color gave the impression of a bright and cheerful scene. (Sanatçının renk kullanımı, parlak ve neşeli bir sahne izlenimi verdi.)
Hemen Yorum Yaz