İmprecation İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İmprecation İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İmprecation:

İmprecation, lanetleme veya beddua etme eylemidir.

1. She muttered an imprecation under her breath when she realized she had lost her wallet. (Cüzdanını kaybettiğini fark edince, kendi kendine lanet etti.)
2. The old man’s imprecations fell on deaf ears as no one paid any attention to him. (Yaşlı adamın bedduası kimseye işlemedi, kimse ona dikkat etmedi.)
3. The witch’s imprecation caused a thunderstorm to brew outside. (Cadının bedduası dışarıda bir gök gürültüsü fırtınası başlatmıştı.)
4. He let out a string of imprecations when he stubbed his toe on the table leg. (Masanın ayağına çarptığında bir dizi küfür etti.)
5. The imprecation of the vengeful goddess struck down the arrogant king. (İntikamcı tanrıçanın bedduası kibirli kralı yere serdi.)
6. The old woman shook her fist at the noisy teenagers and hurled imprecations at them. (Yaşlı kadın gürültücü gençlere yumruğunu sallayarak onlara küfür etti.)
7. The enemy commander’s imprecation seemed to have a curse-like effect on his troops. (Düşman komutanın bedduası, askerlerinde lanet gibi bir etkiye sahipmiş gibi görünüyordu.)
8. She was so angry at her boss that she couldn’t help but mutter an imprecation or two. (Patronuna o kadar sinirlendi ki birkaç küfür etmeden duramadı.)
9. The villagers believed that the imprecation of the old wise woman had caused the drought. (Köylüler, yaşlı bilge kadının bedduasının kuraklığa neden olduğuna inanıyorlardı.)
10. The imprecation of the dying man haunted the nurse for weeks. (Ölen adamın bedduası, hemşireyi haftalarca korkutmuştu.)
11. The coach’s imprecation seemed to motivate the team as they went on to win the championship. (Antrenörün küfürü takımı motive etmiş gibi görünüyordu, çünkü şampiyonluğu kazandılar.)
12. The imprecation of the angry customer made the waiter’s day even worse. (Öfkeli müşterinin küfürü, garsonun gününü daha da kötüleştirdi.)
13. The imprecation of the priest caused the demon to flee in terror. (Rahibin bedduası, şeytanın korkarak kaçmasına neden oldu.)
14. The imprecations of the grieving widow were heartbreaking to hear. (Ağlayan dulun küfürleri dinlemek yürek burkucuydu.)
15. The old sailor’s imprecation seemed to calm the stormy seas. (Yaşlı denizcinin bedduası, fırtınalı denizleri sakinleştirmiş gibi görünüyordu.)
16. The imprecation of the jilted lover seemed to have a real effect as her ex-partner suffered a series of unfortunate events. (

16. The imprecation of the jilted lover seemed to have a real effect as her ex-partner suffered a series of unfortunate events. (Terk edilmiş sevgilinin bedduası gerçek bir etkiye sahipmiş gibi görünüyordu, eski partneri bir dizi talihsiz olay yaşadı.)
17. The imprecation of the dying soldier brought tears to his comrades’ eyes. (Ölmekte olan askerin bedduası, silah arkadaşlarının gözlerini yaşarttı.)
18. The imprecations of the angry mob were directed towards the corrupt politician. (Öfkeli kalabalığın küfürleri, yolsuz siyasetçiye yönelikti.)
19. The imprecation of the cursed object seemed to have a real effect on those who possessed it. (Lanetli nesnenin bedduası, sahip olanların gerçek bir etki gösterdiğine dair bir izlenim veriyordu.)
20. The imprecation of the desperate woman seemed to have been answered as she found a job the very next day. (Umutsuz kadının bedduası, ertesi gün iş bulduğu için cevaplanmış gibi göründü.)