İmpoverish İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İmpoverish İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İmpoverish: Yoksullaştırmak, fakirleştirmek

  1. The war had a devastating impact on the economy and impoverished many families.
    (Savaş ekonomiye yıkıcı etki yaptı ve birçok aileyi yoksullaştırdı.)
  2. The corrupt government officials embezzled public funds, impoverishing the nation.
    (Yolsuz hükümet yetkilileri kamu fonlarını zimmetlerine geçirerek, ülkeyi yoksullaştırdılar.)
  3. The drought has caused crops to fail, and many farmers have been impoverished.
    (Kuraklık ürünlerin başarısız olmasına neden oldu ve birçok çiftçi yoksullaştı.)
  4. The company’s closure left hundreds of employees impoverished.
    (Şirketin kapanması yüzlerce çalışanı yoksullaştırdı.)
  5. The civil war in the country has impoverished the population, with many struggling to meet basic needs.
    (Ülkedeki iç savaş nüfusu yoksullaştırdı ve birçok kişi temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor.)
  6. The government’s austerity measures have impoverished the already struggling middle class.
    (Hükümetin kemer sıkma önlemleri zaten mücadele eden orta sınıfı yoksullaştırdı.)
  7. The collapse of the housing market has impoverished many homeowners.
    (Konut piyasasının çöküşü birçok ev sahibini yoksullaştırdı.)
  8. The closure of the factory has had a devastating effect on the local community, impoverishing many families.
    (Fabrikanın kapanması yerel toplum üzerinde yıkıcı bir etki yarattı ve birçok aileyi yoksullaştırdı.)
  9. The lack of education opportunities has impoverished many young people.
    (Eğitim fırsatlarının olmaması birçok genç insanı yoksullaştırdı.)
  10. The high levels of corruption have impoverished the nation, with resources being diverted away from those in need.
    (Yüksek düzeydeki yolsuzluklar ülkeyi yoksullaştırdı ve ihtiyacı olanlardan kaynaklar uzaklaştırıldı.)
  11. The economic recession has impoverished many families, with unemployment rates reaching record highs.
    (Ekonomik durgunluk birçok aileyi yoksullaştırdı ve işsizlik oranları rekor seviyelere ulaştı.)
  12. The lack of access to clean water has impoverished many communities, with people falling ill from waterborne diseases.
    (Temiz suya erişim eksikliği birçok toplumu yoksullaştırdı ve su kaynaklı hastalıklardan muzdarip olan insanlar var.)
  13. The global pandemic has further impoverished those living in poverty, with many struggling to access basic healthcare.
    (Küresel pandemi yoksulluk içinde yaşayanları daha da yoksullaştırdı ve birçok kişi tem

el sağlık hizmetlerine erişimde zorluk çekiyor.)
14. The natural disasters that hit the region have impoverished many families, with homes and livelihoods destroyed.
(Bölgeyi vuran doğal afetler birçok aileyi yoksullaştırdı ve evler ve geçim kaynakları yok edildi.)

  1. The lack of investment in infrastructure has impoverished many rural areas, with limited access to transportation and communication.
    (Altyapıya yapılan yatırım eksikliği birçok kırsal bölgeyi yoksullaştırdı ve ulaşım ve iletişim imkanları sınırlı.)
  2. The high levels of debt have impoverished many individuals and families, with interest payments eating away at their income.
    (Yüksek borç seviyeleri birçok birey ve aileyi yoksullaştırdı ve faiz ödemeleri gelirlerini tüketiyor.)
  3. The lack of job opportunities in the area has impoverished many young people, forcing them to leave in search of work.
    (Bölgedeki iş fırsatlarının eksikliği birçok genç insanı yoksullaştırdı ve iş arayışında ayrılmalarına neden oldu.)
  4. The discriminatory policies of the government have impoverished certain communities, leaving them without access to basic services.
    (Hükümetin ayrımcı politikaları bazı toplulukları yoksullaştırdı ve temel hizmetlere erişimlerini engelledi.)
  5. The collapse of the local industry has impoverished many towns and cities, leaving them without a major source of income.
    (Yerel endüstrinin çöküşü birçok kasaba ve şehri yoksullaştırdı ve büyük bir gelir kaynağı olmadan bıraktı.)
  6. The education system’s failure to address the needs of marginalized students has impoverished them, limiting their opportunities for a better future.
    (Eğitim sisteminin marjinalleştirilmiş öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap verememesi onları yoksullaştırdı ve daha iyi bir gelecek için fırsatlarını kısıtladı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.