İmpossibility İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İmpossibility İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İmpossibility: İmkansızlık

  1. It is an impossibility for humans to survive without water. (İnsanların su olmadan hayatta kalması imkansızdır.)
  2. There is no way to climb this mountain; it is an impossibility. (Bu dağı tırmanmanın bir yolu yok; bu bir imkansızlıktır.)
  3. The project’s success is in doubt due to the impossibility of meeting the deadline. (Projenin başarısı, zaman sınırına ulaşmanın imkansızlığı nedeniyle şüpheli.)
  4. The impossibility of understanding the universe’s complexity overwhelms me. (Evrenin karmaşıklığını anlamak imkansız olduğundan beni eziyor.)
  5. It is an impossibility to make everyone happy, no matter how hard you try. (Herkesi mutlu etmek imkansızdır, ne kadar çok çabalasanız da.)
  6. The company faced financial ruin due to the impossibility of recovering from the recession. (Şirket, ekonomik darboğazdan kurtulmanın imkansızlığı nedeniyle iflasın eşiğine geldi.)
  7. It is an impossibility to learn a new language overnight; it takes time and effort. (Yeni bir dil öğrenmek bir gecede imkansızdır; zaman ve çaba gerektirir.)
  8. The impossibility of winning the lottery didn’t stop him from buying a ticket. (Lotoyu kazanmanın imkansızlığı onu bir bilet almaktan alıkoymadı.)
  9. The team’s victory seemed like an impossibility, but they managed to pull it off. (Takımın zaferi bir imkansızlık gibi görünüyordu, ama başardılar.)
  10. The impossibility of traveling faster than light limits our exploration of space. (Işıktan daha hızlı seyahatin imkansızlığı, uzay keşfimizi sınırlıyor.)
  11. She accepted the job offer despite the impossibility of relocating to another city. (Başka bir şehre taşınmanın imkansızlığına rağmen iş teklifini kabul etti.)
  12. The bridge’s collapse was caused by the impossibility of supporting the weight of the heavy truck. (Köprünün çökmesi, ağır kamyonun ağırlığını desteklemenin imkansızlığından kaynaklandı.)
  13. It is an impossibility to please everyone, so focus on doing what you think is right. (Herkesi memnun etmek imkansızdır, bu yüzden doğru olduğunu düşündüğünüz şeylere odaklanın.)
  14. The impossibility of predicting the future makes life unpredictable and exciting. (Geleceği öngörmek imkansız olduğundan hayat tahmin edilemez ve heyecan vericidir.)
  15. The impossibility of finding a cure for some diseases is a harsh reality that we must accept. (Bazı hastalıklar için bir çare bulmanın imkansızlığı, kabul etmemiz gereken acı bir gerçektir.)
  16. It is an impossibility to make progress without taking risks.
  1. The impossibility of reaching a compromise led to the breakdown of negotiations. (Anlaşmaya varmanın imkansızlığı, müzakerelerin çökmesine neden oldu.)
  2. Despite the impossibility of reversing climate change, we must take action to mitigate its effects. (İklim değişikliğini geri çevirmenin imkansızlığına rağmen, etkilerini hafifletmek için harekete geçmemiz gerekiyor.)
  3. The impossibility of pleasing his parents led him to pursue his own dreams. (Ebeveynlerini memnun etmenin imkansızlığı, kendi hayallerini takip etmesine yol açtı.)
  4. The impossibility of being in two places at once is a fundamental limitation of human existence. (Aynı anda iki yerde olmanın imkansızlığı, insan varoluşunun temel bir kısıtlamasıdır.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.