İmpossibility İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
İmpossibility: İmkansızlık
- It is an impossibility for humans to survive without water. (İnsanların su olmadan hayatta kalması imkansızdır.)
- There is no way to climb this mountain; it is an impossibility. (Bu dağı tırmanmanın bir yolu yok; bu bir imkansızlıktır.)
- The project’s success is in doubt due to the impossibility of meeting the deadline. (Projenin başarısı, zaman sınırına ulaşmanın imkansızlığı nedeniyle şüpheli.)
- The impossibility of understanding the universe’s complexity overwhelms me. (Evrenin karmaşıklığını anlamak imkansız olduğundan beni eziyor.)
- It is an impossibility to make everyone happy, no matter how hard you try. (Herkesi mutlu etmek imkansızdır, ne kadar çok çabalasanız da.)
- The company faced financial ruin due to the impossibility of recovering from the recession. (Şirket, ekonomik darboğazdan kurtulmanın imkansızlığı nedeniyle iflasın eşiğine geldi.)
- It is an impossibility to learn a new language overnight; it takes time and effort. (Yeni bir dil öğrenmek bir gecede imkansızdır; zaman ve çaba gerektirir.)
- The impossibility of winning the lottery didn’t stop him from buying a ticket. (Lotoyu kazanmanın imkansızlığı onu bir bilet almaktan alıkoymadı.)
- The team’s victory seemed like an impossibility, but they managed to pull it off. (Takımın zaferi bir imkansızlık gibi görünüyordu, ama başardılar.)
- The impossibility of traveling faster than light limits our exploration of space. (Işıktan daha hızlı seyahatin imkansızlığı, uzay keşfimizi sınırlıyor.)
- She accepted the job offer despite the impossibility of relocating to another city. (Başka bir şehre taşınmanın imkansızlığına rağmen iş teklifini kabul etti.)
- The bridge’s collapse was caused by the impossibility of supporting the weight of the heavy truck. (Köprünün çökmesi, ağır kamyonun ağırlığını desteklemenin imkansızlığından kaynaklandı.)
- It is an impossibility to please everyone, so focus on doing what you think is right. (Herkesi memnun etmek imkansızdır, bu yüzden doğru olduğunu düşündüğünüz şeylere odaklanın.)
- The impossibility of predicting the future makes life unpredictable and exciting. (Geleceği öngörmek imkansız olduğundan hayat tahmin edilemez ve heyecan vericidir.)
- The impossibility of finding a cure for some diseases is a harsh reality that we must accept. (Bazı hastalıklar için bir çare bulmanın imkansızlığı, kabul etmemiz gereken acı bir gerçektir.)
- It is an impossibility to make progress without taking risks.
- The impossibility of reaching a compromise led to the breakdown of negotiations. (Anlaşmaya varmanın imkansızlığı, müzakerelerin çökmesine neden oldu.)
- Despite the impossibility of reversing climate change, we must take action to mitigate its effects. (İklim değişikliğini geri çevirmenin imkansızlığına rağmen, etkilerini hafifletmek için harekete geçmemiz gerekiyor.)
- The impossibility of pleasing his parents led him to pursue his own dreams. (Ebeveynlerini memnun etmenin imkansızlığı, kendi hayallerini takip etmesine yol açtı.)
- The impossibility of being in two places at once is a fundamental limitation of human existence. (Aynı anda iki yerde olmanın imkansızlığı, insan varoluşunun temel bir kısıtlamasıdır.)
Hemen Yorum Yaz