İmpose İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
İmpose
İmpose, bir şeyi zorla kabul ettirmek, dayatmak veya uygulamak anlamına gelir.
Örnek cümleler:
- The government imposed new taxes on cigarettes. (Hükümet sigaralara yeni vergiler uyguladı.)
- She always tries to impose her opinions on others. (O her zaman fikirlerini başkalarına dayatmaya çalışır.)
- The teacher imposed a strict deadline for the project. (Öğretmen projenin sıkı bir son teslim tarihi koymuştu.)
- The company imposed a dress code on its employees. (Şirket çalışanlarına bir kıyafet kodu uyguladı.)
- He imposed his will on the group. (O, grubun üzerinde iradesini kabul ettirdi.)
- The court imposed a sentence of five years in prison. (Mahkeme beş yıl hapis cezası verdi.)
- She felt that the rules imposed on her were unfair. (Kendisine dayatılan kuralların adil olmadığını düşündü.)
- The government imposed a ban on smoking in public places. (Hükümet, halka açık yerlerde sigara içme yasağı getirdi.)
- The school imposes strict disciplinary measures. (Okul sıkı disiplin önlemleri uygular.)
- The parents imposed a curfew on their teenage son. (Ebeveynler, ergen oğullarına bir sokağa çıkma yasağı getirdiler.)
- The landlord imposed a rent increase on his tenants. (Ev sahibi kiracılarına bir kira artışı uyguladı.)
- The judge imposed a fine on the defendant. (Hakim sanığa bir para cezası verdi.)
- The boss imposed unreasonable demands on his employees. (Patron çalışanlarına makul olmayan taleplerde bulundu.)
- The company imposed strict security measures after the theft. (Şirket hırsızlık sonrası sıkı güvenlik önlemleri aldı.)
- The new regulations imposed a limit on the number of guests. (Yeni düzenlemeler misafir sayısına bir sınırlama getirdi.)
- The teacher imposed a ban on cellphones during class. (Öğretmen ders sırasında cep telefonu kullanımına yasak getirdi.)
- The government imposed a quarantine on travelers from high-risk countries. (Hükümet, yüksek riskli ülkelerden gelen gezginlere karantina uyguladı.)
- The coach imposed a strict training regimen on the team. (Antrenör takıma sıkı bir antrenman programı uyguladı.)
- She refused to let anyone impose their beliefs on her. (O, hiç kimsenin inançlarını kendisine dayatmasına izin vermedi.)
- The company imposed a mandatory training program for all employees. (Şirket, tüm çalışanlar için zorunlu bir
eğitim programı uyguladı.)
Hemen Yorum Yaz